Yeryüzündeki Fitnelerin Kaynağı
Dünyada zaman zaman yaşanan, İslam adına yapıldığı iddia edilen terör eylemleri, gerçekte birer Komünist, Faşist, Darwinist, Marksist, Leninist, Stalinist eylemlerdir. Çünkü İslam dininin terörle uzaktan yakından alakası yoktur. Allah savaşı değil barışı, kargaşayı değil düzeni, sömürüyü değil adaleti emreder. İslam adına bunu yaptıklarını iddia eden insanlar, beyinleri Komünist, Faşist, Darwinist öğretilerle yıkanmış kişilerdir. Bu insanların temel felsefesi, “gelişmek için öldür, hayatta kalmak için savaş’’tır. Bu mantık Darwinist zihniyetten kaynaklanmaktadır. Çünkü Darwinizm insanlara maymundan geldiklerini, gerçekte birer hayvan olduklarını bu yüzden hayatta kalmak için hayvanlar gibi çarpışmaları gerektiği mantığını aşılar. Bu felsefenin eğitimiyle yetişmiş insanlar gözlerini dahi kırpmadan insan öldürebilmekte, mazlum insanlara işkence yapabilmektedirler.
Tüm bu faaliyetlerin temelinde, İslam’ın nurunu haşa yeryüzünden silmek vardır. Bu ideolojileri savunan liderlerin sözlerine bakarsak Müslümanlara ve Allah’ın tüm insanlığa seçip beğendiği dinine karşı bir düşmanlık beslediklerini görürüz. Bu insanlar terörü sözde İslam’ın bir gereğiymiş gibi gösterip, insanları İslam dininden soğutmaya çalışıyorlar. Direk bunu yapamayacaklarını bildikleri için, şeytanın sinsice kalplerine verdiği telkinle, onlarda böyle gizli yöntemler uyguluyorlar. Ama inkarcılar ne kadar istemesede, ne kadar yeryüzünde sayıca fazla olsalarda, Allah sayıca az ama bir o kadarda kıymetli olan kullarını, yeryüzünde ıslahı sağlamak için gönderecektir.
“Ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor.’’ (Tevbe Suresi, 32)
“Nice küçük topluluk, daha çok olan bir topluluğa Allah’ın izniyle galib gelmiştir; Allah sabredenlerle beraberdir.” (Bakara Suresi, 249)
Aslında tüm bu olaylar ahir zamanın getirmiş olduğu vukuatlardır. Peygamber Efendimiz (s.a.v) hadislerinde ahir zamanda yaşanacak olan fitnenin büyüklüğüne dikkat çekmiştir. Bu yüzden olaylara tesadüfler bütünü olarak değil, Rabbimizin birer imtihanı olarak bakmamız doğru olacaktır. Nasıl ki her dönem fitneler yeryüzünde zuhur ediyor sonra hak yeryüzüne hakim oluyorsa, aynı şey bizim dönemimiz için de geçerlidir.
“Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü’minlerle; “Allah’ın yardımı ne zaman?” diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah’ın yardımı pek yakındır.’’ (Bakara Suresi, 214)
Şimdi tamda ayette anlatılan durumları yaşıyoruz. Yaşanan fitneler dünya ilk yaratıldığı andan itibaren yaşanmamış derecede zorlu fitnelerdir. Bu dönemde Müslümanların birlik olmaları hayati önem taşımaktadır. Müslümanlar birbirleri ile değil, birlik olup batıl ile mücadele etmelidirler. Zaten Müslümanların birbirlerine düşmesini isteyen yine aynı zihniyettir. Allah Müslümanların birlik olmalarını aksi halde yeryüzünde bozgunculuk ve fitnenin çıkacağını bir ayetinde şöyle haber verir:
“İnkar edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.’’ (Enfal Suresi, 73)
İslam barış ve kardeşlik dinidir. Bu dinin doğru tanınması, doğru anlatılması ile olur. İslamı insanlığa anlatmanın tek doğru şekli ise Kuran ve Peygamberimiz (s.a.v)’in hadislerini aktarmakla olur. Bu uğurda mücadele etmek Müslümanın ilk önemli vazifesidir. Müslüman bir tek kendini değil, tüm dünyada yaşayan kardeşlerini ve diğer mazlum insanları düşünmeklede sorumludur.