Siyasi Kalpazanlık
Yorucu bir iş gününden sonra evinize dönmüşsünüz. Koltuğunuza gömülmüş, bir yandan gazetenizi okurken bir yandan da çayınızı yudumluyorsunuz. Evin sessizliğini, çalan kapı zili bozuyor. Kapıyı açıyorsunuz; karşınızda bir bey:
-İyi akşamlar; ben bu evin sahibiyim. Evimi en kısa sürede tahliye etmenizi istiyorum. Bakın, işte tapu senedi…
Bir anda nutkunuz tutuluyor. Adamın elindeki tapu senedi usule uygun tanzim edilmiş. Bir anda hafızanızı yokluyorsunuz. Evi satın alışınızdan içinde bulunduğunuz o ana kadarki zaman dilimi bir film şeridi gibi gözünüzün önünden akıp gidiyor. Ama filmde evin satışını yaptığınıza dair bir kareye rastlamıyorsunuz.
***
Ya da özel otomobilinizle yolda seyir halinde iken trafik polisi sizi durduruyor:
-Beyefendi, ehliyet, ruhsat…
Kendinizden gayet emin bir şekilde gerekli belgeleri memura uzatıyorsunuz. Polis memuru, evrakları inceliyor ve:
-Üzgünüm, otomobili bağlamak mecburiyetindeyim. Zira bu otomobilin sahibi, “Otomobilim çalındı.” diye ihbarda bulundu.
Birkaç saniyeliğine geçmişe yolculuk yapıyorsunuz. Bu otomobili yıllar önce satın aldığınızı, alım-satım işlemlerini usulüne uygun yaptığınızı ve daha sonra da asla ve kat’a kimseye satış yapmadığınızı hatırlıyorsunuz. Ama nasıl olur, bir türlü anlayamıyorsunuz.
***
Veyahut işyerinize postacı bir ihbarname getiriyor. Merakla açıp bakıyorsunuz. İcra dairesinden geliyor. İhbarnamede, daha önce bir bankadan aldığınız ve geri ödeme yapmadığınız kredi borcu ile ilgili olarak icra takibi yapılacağı yazıyor. Yine hafızanızı yokluyorsunuz. Bu güne kadar hiçbir bankadan bir kuruş kredi almadığınızı hatırlıyorsunuz. Ama bütün bunlar ne anlama geliyor?
****
Bu ve benzeri kalpazanlık hadiselerine gazetelerde ya da haber bültenlerinde sıkça rastlıyoruz. Ancak son günlerde gündeme gelen öyle bir kalpazanlık vak’ası var ki “Bu kadar da olmaz!..” dedirtecek türden.
Geçenlerde bir öğretmen arkadaş:
-Bir arkadaşın uyarısı üzerine, geçen gün, internette siyasi parti üyelik bilgilerimi sorguladım. Bir de ne göreyim, 2011 yılında Aziziye ilçesinde Adalet ve Kalkınma Partisi’ne üye olmuşum. Bırakın üye olmayı da ben bu partiye şimdiye kadar bir oy dahi vermedim, dedi.
Bunun üzerine ben de kendim ile ilgili sorgulama yapım. Ben de 2010 yılında bu partinin Palandöken ilçe teşkilatına üye olmuşum da haberim yok(!) Sonra bu durumu anlattığım birçok arkadaş da kendileri ile ilgili parti üye sorgulaması yaptı. Onlardan da birkaç tanesi aynı partiye üye yapıldıklarını öğrendiler.
Soluğu savcılıkta aldım. Durumu savcı beye anlattığım da öğrendim ki benden önce onlarca şikâyet varmış. Bu kalpazanlıkla ilgili ihbarda ve şikâyette bulunmak üzere verilmiş dilekçeler masanın üzerinde bayağı bir yekûn tutuyor. Tabi bunlar şimdilik durumdan haberi olanlar… Eminim ki yüzlerce belki de binlerce insan kendisinin talebi ve izni olmadan bu partiye üye kaydedilmiştir.
Bu hadise münferit bir hadise olmadığı gibi ilgili partinin mensuplarının ifade ettiği gibi sehven yapılmış bir uygulama da değil. Bu, organize bir iş. Dolaysıyla kimse masumane bir durumdur, değerlendirmesinde bulunamaz. Bu, görünüşte suyu bile üfleyerek içen, muhafazakârlık ve dindarlık iddiasında bulunan ve kendisini Türk kamuoyuna böyle tanıtan bir partinin çirkin kalpazanlığıdır. Şöyle bir internette haberleri taradım benzer kalpazanlıkların farklı illerde de yapıldığına şahit oldum.
Mesela Konya, Ankara, Tokat illeri ile Kocaeli’nin Gebze ve Çayırova ilçelerinde onlarca kişi, CHP Yozgat İl Başkanı Onur Kaytan, Mersin’de 1381 kişi, Rize’de 217’si merkez ilçeden ve 267’si diğer ilçelerden olmak üzere il genelinde toplam 484 kişi, Başakşehir’de 185 kişi kendilerinin bilgileri ve izinleri olmadan AKP’ye üye kaydedilmişler.
Aslında bu kalpazanlık, aysbergin şimdilik su üstünde görünen kısmı. Eminim ki bu dosya kurcalandığı takdirde, bu kalpazanlığın yüzlerce değil, binlerce hatta milyonlarca mağdurunun olduğu ortaya çıkacaktır.
Müslüman kisvesine bürünüp İslamiyet’le uzaktan yakından asla bağdaşmayacak kalpazanlıklar yapmanın affedilir bir tarafı yoktur.
Aslında bu partinin ismini aslına uygun olarak değiştirmek lazım. Çünkü bu yapılanlar “Adalet ve Kalkınma Partisi” ismi ile bağdaşmıyor. Bu yapılanlara göre bu partiye yakışan en güzel isim “Adice Kalpazanlık Partisi” olsa gerek.
Bu hadisenin peşi bırakılmamalı. Şimdi yapılması gerekenleri kendimce şöyle sıralayabilirim:
1. Seçmen yaşındaki her vatandaş internete girip “http://vatandassipar.
2. Eğer bir partiye bilgisi dışında üyeliği yapılmışsa derhal cumhuriyet savcılığına müracaat edip şikâyetçi olmalı.
3. Cumhuriyet savcıları bu hadiseyi araştırıp suçluları tespit etmeli ve gerekli cezai işlemler uygulanmalı.
4. Cumhuriyet savcıları, bu kalpazanlığı yapanların, üye yaptıkları kişilerin kimlik bilgilerini nereden ve nasıl temin ettiklerini ve bu kalpazanlığa kimlerin aracılık yaptığını da soruşturmalıdır.
5. İlgili mercilerce, bu olayla partinin üst düzey yöneticilerinin ilgisinin ve bilgisinin olup olmadığı da araştırılıp sorgulanmalıdır.
6. İlgili partinin genel merkezi de, bu kalpazanlığın üzerine sünger çekmeden, konu ile ilgili gerekli araştırmayı ve soruşturmayı yapıp kamuoyunu konu ile ilgili olarak bilgilendirmelidir.
Hülasa olarak anlaşılmıştır ki bu parti çirkin yüzünü pervasızca göstermeye başlamıştır. Bu partiye ve bu parti mensuplarına asla ve kat’a güvenmemek; ihtiyatı ve tedbiri elden bırakmamak lazımdır. Biz vatandaşlar olarak bundan sonra daha dikkatli olmak mecburiyetindeyiz.