DOLAR 32,3747
EURO 34,9723
ALTIN 2325,222
BIST 9069,12
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum °C

Sen, Tanrı'nın Mucizelerinin Yansıması

10.11.2008
590
A+
A-
Köşe yazarlarımızdan Ayşecan AHTER’in “Anneler Günü” dolayı ile kalema almış olduğu makele. Tüm annelerimizin Anneler Günü kutlu olsun….
Pek çok kişi kapitalist sistemin bir dayatması olarak bakar anneler günü, babalar günü, sevgililer günü gibi çoğu özel günlere. Kısmen haklılık payları olabilir ancak bu icat edilmiş günler de olmasa; o kişilere kendilerini özel ve değerli hissettirmeyi ertelememiz, sonlanmaz ayları ve günleri olan belirsiz bir takvime doğru yol alacak. Bu yüzden çok soğuk bakmıyorum böylesi günlere.

Kimi ülkelerde farklı tarihlerde kutlanmakla birlikte, “anneler günü” kavramı, hem her kültürde kendine yer bulmuştur. Amerikalı bir kız çocuğunun annesinin ölümünün ardından girdiği patolojik yastan kurtulamaması ve bu ölüm acısını uzun bir süre yaşayarak zaman zaman çevresindeki insanları da bu acıya ortak etmesine dayanır bu günün öyküsü. Dostlarıyla birlikte belediye başkanına götürdükleri öneri doğrultusunda kabul edilen gün olan Mayıs ayının ikinci Pazarının Dünyada anneler günü olarak kutlanması yaygındır. Ülkemizde ilk defa 1955 yılında kutlanan bu gün artık gelenekselleşmiştir.

Henüz dünyaya gelmeden anneyle çocuk arasında mevcut olan bağ, Platon’un aşk tarifi gibi, o açıklanamaz “doğumsuz, ölümsüz, artmaz ve eksilmez” sevgi, yıllar geçip de yetişkin birer insan haline gelince azalmıyor, azalmak bir tarafa yaşı ilerledikçe annesine daha fazla ihtiyaç duyar oluyor insan. İçinden çıkamadığı her problemde, tahammül edemeyeceğini sandığı her üzüntüde, “bir adım daha ötesi yok” dediği her kırgınlıkta hep mucizeler yaratan kadın gelir aklına, “keşke yanımda olsa” diye. Yıllar geçtikçe azalan şey, anneye ihtiyaç değil, olsa olsa onun bakımına olan ihtiyaçtır.

Gerçekleştiği tarihî kaynaklarda ve kutsal kitaplarda teyit edilmekle birlikte insanların aklının almadığı olağanüstü olaylar vardır. Binlerce yıl öncesinde meydana gelen bir tufanda tüm canlı örneklerini içine alacak nitelikte bir gemi yapımını, Tanrı’nın Nuh’a ancak ilahî bir ilhamla öğretmesi gibi; şairlerin kaleminden dökülen mısralar gibi; insanı iman etmek zorunda bırakan iki mucize: doğum ve ölüm gibi… Tanrı bu hayat mucizesi için kadını seçti. Dünyaya kadın olarak gelmenin ve dünyada kadın olarak yaşamanın her türlü olumsuzluğunu giderecek, en ayrıcalıklı ve en güzel yönü olsa gerek annelik.

“Kadınlar güçsüzdür ama anneler güçlü” dedirtecek kadar bir kadını değiştiren, dönüştüren ve hayata tamamen farklı bir kişi olarak farklı pencerelerden bakmasını sağlayan bir şey, annelik. Taşıdığımız sorumluluk, üstlendiğimiz sosyal rol ve statüler ne olursa olsun, ağırlığı altında ezildiğimiz her duyguda başımızı dizlerine koyarak huzur bulabileceğimiz en güvenilir kişi. Ne olursa olsun bizi asla terk etmeyecek ve daima sevecek olan sevgili.

Çocukken en büyük korkum, annesiz kalmaktı. Büyüdüm. Saygın bir işim, iyi bir çevrem var. İşimi seviyorum. Hayata bakışım, kaygılarım, dinlediğim müzik, eğlence anlayışım, giyim ve beslenme alışkanlığım… hemen her şeyim değişti o çocukluk günlerinden bugüne. Ama en büyük korkum hâlâ değişmedi. Bu korku, henüz gerçek olmadıysa, sizin de benim gibi hâlâ bir şeyler için vaktiniz varsa, annenizin yanına gidin bu anneler gününde. Unutmayın, her şeyin telafisi var, ancak akıp giden ve sevdiklerimizden uzak geçen zamanın telafisi yok.