S Harfi
SAÇİRAV: Kızağın veya tapanın yerde sürünen ayaklarından her biri.
SAHAN: Geniş tabak.
SAKAVEL: Çalı süpürgesi.
SAKOL: Hayvanların tırnak üzerindeki tüylerin beyaz olması hali ya da bu özelliği olan hayvan.
SAKOLİ TERS: Asabi, laf dinlemez, huysuz.
SALIM: Nezle.
SALOR: Dağ eriği.
SAMBAĞI: Boyunduruğa öküzü bağlamaya yarayan ip.
SAMİ: Boyunduruğa öküzü bağlamaya yarayan iki ağaçtan her biri.
SAMO: Anlayışı kıt, saf.
SAPİSEYREK: Dengesiz, ağırbaşlı olmayan.
SAZAK: Dere ayazı.
SEĞİRTMEK: Koşmak.
SEHEM (SAHAM): Hisse, pay.
SEKİ: Yükseklik. Peyke.
SEKÜL: Atlarda beyaz ayak ya da beyaz ayaklı at.
SERGİ: Kıldan yapılan bir tür kilim
SEYİP: Başıboş.
SEYREK: Katı olmayan, sıvı hale yakın olan. Laubali davranışları olan (mec.)
SEYSENE: Damat evine götürülmek üzere yola çıkarılan gelin çehizi.
SILLIK: Ciddi olmayan, laubali.
SIRIM: Hayvan derisinden yapılan ip.
SIRNAK: Atletik, çevik.
SIRNAK: Kızak ya da tapanda ayakları kollara bağlayan ağaç aksam.
SITKI SIYRILMAK: Soğumak, eskisi kadar hoşlanmamak ve beğenmemek.
SİCİM: Kalın ip, ince urgan.
SİMEK: Yün demeti.
SİNİ: Yayvan ve büyük tepsi.
SİRON: Yufkaların rulo şeklinde sarılıp üzerine yoğurt ve eritilmiş tereyağı d&o
uml;külerek yapılan hamur işi yiyecek.
SİSAK: Kızgın tandırı silmek için kullanılan ucuna bez bağlı sopa.
SİTİL: Küçük bakraç.
SOĞULMAK: Derenin ya da gölün suyunun azalması; hayvanların sütten kesilmesi.
SOKUMSUZ: Açgözlü, sabırsız.
SOYA: Yayla evinin ve samanlığın cephesini oluşturmak için dikine çakılmış her bir tahta.
SOYHA: İşe yaramaz, değersiz.
SUFAT: Surat, çehre, yüz.
SUNSUNLAMAK: Yürümekte acele etmemek. Oyalanmak.
SURHA GÖRMEK: Birinin işlerine karşılık beklemeden yardım etmek.
SURHA İŞİ: Bir işi gelişi güzel yapma.
SUSEYNA: Kat kat ince kabuğu olan bir tür çalı.
SUVARMAK: tarla, çayır ya da bahçe sulamak.
SÜÇÜK: Peynir yaparken oluşan su.
SÜRGÜÇ: Bulaşık yıkama bezi.