DOLAR 34,5132
EURO 36,4356
ALTIN 2958,786
BIST 9122,15
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum °C

S Harfi

S Harfi
02.12.2008
1.665
A+
A-

SAÇİRAV: Kızağın veya tapanın yerde sürünen ayaklarından her biri.

SAHAN: Geniş tabak.

SAKAVEL: Çalı süpürgesi.

SAKOL: Hayvanların tırnak üzerindeki tüylerin beyaz olması hali ya da bu özelliği olan hayvan.

SAKOLİ TERS: Asabi, laf dinlemez, huysuz.

SALIM: Nezle.

SALOR: Dağ eriği.

SAMBAĞI: Boyunduruğa öküzü bağlamaya yarayan ip.

SAMİ: Boyunduruğa öküzü bağlamaya yarayan iki ağaçtan her biri.

SAMO: Anlayışı kıt, saf.

SAPİSEYREK: Dengesiz, ağırbaşlı olmayan.

SAZAK: Dere ayazı.

SEĞİRTMEK: Koşmak.

SEHEM (SAHAM): Hisse, pay.

SEKİ: Yükseklik. Peyke.

SEKÜL: Atlarda beyaz ayak ya da beyaz ayaklı at.

SERGİ: Kıldan yapılan bir tür kilim

SEYİP: Başıboş.

SEYREK: Katı olmayan, sıvı hale yakın olan. Laubali davranışları olan (mec.)

SEYSENE: Damat evine götürülmek üzere yola çıkarılan gelin çehizi.

SILLIK: Ciddi olmayan, laubali.

SIRIM: Hayvan derisinden yapılan ip.

SIRNAK: Atletik, çevik.

SIRNAK: Kızak ya da tapanda ayakları kollara bağlayan ağaç aksam.

SITKI SIYRILMAK: Soğumak, eskisi kadar hoşlanmamak ve beğenmemek.

SİCİM: Kalın ip, ince urgan.

SİMEK: Yün demeti.

SİNİ: Yayvan ve büyük tepsi.

SİRON: Yufkaların rulo şeklinde sarılıp üzerine yoğurt ve eritilmiş tereyağı d&o
uml;külerek yapılan hamur işi yiyecek.

SİSAK: Kızgın tandırı silmek için kullanılan ucuna bez bağlı sopa.

SİTİL: Küçük bakraç.

SOĞULMAK: Derenin ya da gölün suyunun azalması; hayvanların sütten kesilmesi.

SOKUMSUZ: Açgözlü, sabırsız.

SOYA: Yayla evinin ve samanlığın cephesini oluşturmak için dikine çakılmış her bir tahta.

SOYHA: İşe yaramaz, değersiz.

SUFAT: Surat, çehre, yüz.

SUNSUNLAMAK: Yürümekte acele etmemek. Oyalanmak.

SURHA GÖRMEK: Birinin işlerine karşılık beklemeden yardım etmek.

SURHA İŞİ: Bir işi gelişi güzel yapma.

SUSEYNA: Kat kat ince kabuğu olan bir tür çalı.

SUVARMAK: tarla, çayır ya da bahçe sulamak.

SÜÇÜK: Peynir yaparken oluşan su.

SÜRGÜÇ: Bulaşık yıkama bezi.