DOLAR 35,1981
EURO 36,7471
ALTIN 2968,734
BIST 9724,5
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum °C

P Harfi

P Harfi
02.12.2008
993
A+
A-

PABUÇ: Ayakkabı.

PAÇİNKA ETMEK: Kabataslak tamir etmek.

PAHIL: Kıskanç, oyunbozan, uyumsuz.

PALAK: Ayı yavrusu.

PALANPOŞ: Dağınık, perişan, pejmürde.

PALAS PANDIRAS: Uluorta, gelişigüzel, düşünmeden yapılan hareket.

PALDIM: Yük hayvanlarında semerin ileri kaymasını önleyen ve kuyruk altından geçen kolan.

PANTA: Bir tür yaban armudu.

PAPAĞ: Yünden ya da tiftikten örülmüş başlık, bere.

PAPU: Çocuk dilinde ekmek.

PARPUKLAMAK: Azarlamak, ağzının payını vermek.

PARTAL: Yalan. Kalın çul.

PASO: Besili, şişman.

PAŞKA: On adetten oluşan kibrit demeti.

PEC: Eğri.

PEG: Ev ya da hayvan barınaklarının yıkılması veya sökülmesi sonucu oluşan arsa. Virane.

PELEŞ: Eğri ve simetrik olmayan boynuz ya da bu tip boynuza sahip hayvan.

PELİK: Parça. Sırıklarla yapılan seyyar tırkışın her bir parçası.

PERK: Katı.

PEŞKEŞ: Bahşiş, hediye.

PEŞKİR: Havlu.

PEŞKUN: Sofra tahtası.

PEYDER PEY: Ara sıra.

PEYKE: Sabit divan, seki.

PEYNİKURUŞ: Değneklerle oynanan bir tür çocuk oyunu.

PILIÇA: Meyvelerde iyice olma hali.

PILIK: Bozulmuş yumurta.

PIR: Hayvanlara yedirilmek üzere kesilen ağaç yaprağı.

PIRPIRİK: Ağaçtan yapılmış rüzgârgülü.

PIRTİ: Manifatura.

PISKIRMAK: Hapşırmak.

PISKIRMAK: Birden bire gülmeye başlamak.

PIŞILİ: Giyim kuşamına dikkat etmeyen, derbeder.

PIŞİ: Elbisenin pejmürdeliği.

PİL PİL ETMEK: Işığı gittikçe azalmak. Uykuya geçmek üzere olanın gözlerinin açılıp kapanması hali.

PİL: Ağzı geniş çömlek.

PİLÂKİ: Poğaça pişirmeye yarayan toprak kap.

PİLLETMEK: Fırlatmak, atmak.

PİMPİRİKLENMEK: Aşırı titizlenmek, şüphelenmek.

PİMPİRİKLİ: Aşırı titiz.

PİN: Fol, tavukların yumurtlama yeri.

PİN: Güveç, toprak kap.

PİNGEL: Tavukları yumurtlamaya teşvik için follukta bekletilen tek yumurta.

PİNGELLİK: Tavukların yumurtlama yeri. Folluk.

PİNTİ: Pasaklı; temiz olmayan.

PİPİLA: Kelebek. Kümes hayvanlarının ibiği.

PİSİK: Kedi.

PIŞİ: Elbisenin bedenden gereksiz sarkan kısmı.

PIŞILİ: Perişan, dağınık, giyimine dikkat etmeyen.

PİTİ PİTİ: Küçük küçük, azar azar.

PİTİRAG GİBİ OLMAK: Aşırı bol bulunmak.

POCİLEMEK: Caymak, vazgeçmek.

POHRENK: Kalın su borusu.

POLOÇÜK: Hayvan böbreği.

POLOZ: İnce uzun boyu olan.

PONÇAK: Püskül.

POPLİK: Yeşil kabuğundan ayıklanmış ceviz.

POPOL: Gözleri dışa doğru ve büyük olan.

POPORT: Üst kısmı daralmış; kafası küçük ve yukarı doğru sivri olan.

PORTLAK: İri göz. İri gözlü olan.

PORTLATMAK: Açığa çıkarmak, belirgin hale getirmek.

POSURMAK: Görünüşü bozulmak, yüz rengi değişmek.

POŞA: Göçebe yaşayan. Dilenen, arsız, yüzsüz.

POŞALIK ETMEK: Dilenmek.

PÖÇÜK: Son.

PÖÇÜKLÜ: Sempatik, şeytan tüylü, kendisini sevdirmesini bilen.

PUÇO: Küçük dana.

PUL: Bir cins toprak.

PUL: Hayvanlarda benek.

PULLİ:Benekli hayvan.

PUMPUL: Püskül.

PUMPUNLAMAK: Rüzgâr tesiri ile dalgalanmak.

PUNGAR: Çeşme.

PUPU: Çocuk dilinde yara.

PUPUŞTİ: Salıncak.

PUS: Sis.

PUT: Bir ağırlık ölçüsü birimi.