DOLAR 35,1981
EURO 36,7471
ALTIN 2968,734
BIST 9724,5
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum °C

Kuran’da Merhamet

13.01.2011
667
A+
A-

Bazı insanlar, Allah’ın bir nimet olarak vahyettiği merhamet duygusunu, şeytani bir bakış açısıyla kullanırlar. Eğer merhamet anlayışı, Allah’ın hükümleriyle çelişiyorsa, o şeytani bir merhamettir. Kişi kıstas olarak Kuran’ın hükümlerine göre değil kendi istek ve tutkularına göre merhamet anlayışı geliştiriyorsa, bu rahmani duygu insan için tehlikeye dönüşebilir.

Örneğin; eğer kişi çevresindeki insanların, çocukların ya da hayvanların ölümlerinden üzüntü duyup, Allah’ın bir hikmetle yarattığı olaylardan ders çıkarmak yerine isyan ederse şirk koşmuş olur. İşte burada şeytani merhamet devreye girmiştir. Kişi bu duygusallıktan sıyrılıp aklını ve vicdanını kullandığında olayların gerçek yüzünü tüm açıklığıyla görecektir. Çünkü ölüm, Allah’ın kullarını kendi Katına almak için yarattığı bir vesiledir. Ve iman eden insan için eziyet ve üzüntü duyulacak bir durum değil, sonsuz ve gerçek olan hayata geçiştir. İnanlar ölümle birlikte Allah’ın rahmetini ve cennetini umar, ömürleri boyunca bu güzellikler için çabalarlar. Hikmetli düşünemeyen insan içinse ölüm; dünyevi ve nefsani tutkuların son bulduğu ve sonsuz ateş azabının başladığı andır. Bu nedenle şeytan ölümü çirkin gösterir. Cehennemi hak etmiş biri için ölüm gerçekten kötü bir olaydır ancak cennetle müjdelenen mümin için mutluluk vericidir.

Rahmani merhamet duygusu insana huzur ve güven verirken, şeytani merhamet aksine acı ve ızdırap verir. Birçok insan, karşısındaki kişinin yalnızca dünyevi huzuru ve mutluluğunu düşündüğü için, Allah katında haram olan şeyleri dahi yapmasına göz yumar hatta yardımcı olur. O kişinin ahirette kayba uğrayıp uğramayacağını düşünmez. Örneğin birçok ebeveyn, oruç tutabilecek yaş ve durumdaki çocuğunun kendilerince “açlığa dayanamayacağı’’ düşüncesiyle oruç tutmasına izin vermez. Ya da kılabilecekken, uykusuz kalacağını düşünüp, kıyamadığı için arkadaşını sabah namazına kaldırmayan insan gerçekte şeytani bir merhamet anlayışı taşır.

Asrın Müceddiddi Bediüzzaman Said Nursi bu yanlış merhamet anlayışı konusunda şu sözleri söyler:

“Evet bu hakiki ihlas ile hakiki bir fedakarlık taşıyan annelik şefkati kötüye kullanılıp, mâsum çocuğunun elmas hazinesi hükmünde olan âhiretini düşünmeyerek, muvakkat(geçici) fâni şişeler hükmünde olan dünyaya o çocuğun mâsum yüzünü çevirmek ve bu şekilde ona şefkat göstermek, o şefkati kötüye kullanmaktır.”

İman eden insanlar her konuda olduğu gibi, merhameti uygulama konusunda da Kuran’ı ölçü alırlar. Karşılarındaki kişinin yaptığı Kuran dışı bir davranışı Allah rızası için eleştirebilir, o kişinin cennetine vesile olmaya çalışırlar. Ancak bu uyarı sert, bağırma şeklinde olan nefsani bir uyarı değil, karşısındaki kişinin de aciz olduğunu bilip, tamamen rahmani bir merhametle yapılan uyarıdır. Allah’ın buyruğu olan iyiliği emredip kötülükten sakındırmak ise en güzel merhamettir.

Akıl sahibi bir insan her durumda adaleti uygular. Ancak şeytani merhamet ve acıma duygularına kapılan kişi, kolaylıkla adaletsizlik yapabilir. Tanık olduğu bir olay karşısında, nefsine ve duygularına göre seçim yapabiliri, Allah’ın hükmüne uygun olmayan bir davranış sergileyebilir.

Allah’ın istediği adaleti değil de, nefsini ve duygularını esas alarak yapılan adalet anlayışında kişi, sevdiği insanların ya da yakınlarının aleyhinde gibi görünen bir durumda adaletli davranamaz. Böyle bir durumda şeytani merhamet göstererek, sevdiği kişiyi koruyacağı düşüncesiyle, işlenen bir suçu gizleyebilir. Oysa Allah Kuran’da, her durum ve koşulda adaletin ayakta tutulmasını buyurur:

Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınız aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adaleti ayakta tutun. (Onlar) ister zengin olsun, ister fakir olsun; çünkü Allah onlara daha yakındır. Öyleyse adaletten dönüp heva (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır. (Nisa Suresi, 135)