İnsandaki İki Ses
İnsanın nefsinde iki ayrı özellik vardır. Bunlardan biri nefsine kötü ahlak göstermeyi emreden, şeytanın vesveselerinden oluşan, fücur dediğimiz; günaha girmek, din ahlakından yüz çevirmek, Allah’a karşı baş kaldırmak anlamlarına gelen ses… Diğeri ise, bunların tam tersini yani güzel ahlakı emreden vicdanın sesidir. Allah nefsin bu özelliğini Kuran’da şöyle bildirmiştir:
“Nefse ve ona ‘bir düzen içinde biçim verene’, Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun). Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur. Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır.” (Şems Suresi, 7-10)
İnsanı yaratan Allah, imtihanın bir özelliği olarak nefsi bu seçimlerle yaratmıştır. Nefsinin fücur isteğine uymayıp, Allah’ı birleyen olarak Rabbine yönelen kişi kurtuluş bulacaktır. Ancak kısacık dünya hayatını, sonsuz ahiret hayatına değişen ise elbette yıkıma uğrayacaktır.
“Onlar, dünya hayatını ahirete tercih ederler. Allah’ın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler (veya onda çarpıklık ararlar). İşte onlar, uzak bir sapıklık içindedirler.’’ (İbrahim Suresi, 3)
Bu insanlar Allah’ın huzurunda ne kadar bahanelerini öne süreselerde, Rabbimiz gizlinin gizlisini bilendir. Ahiretten gaflet içinde olan insanlar, Allah’ın, yaptıkları tüm eylemleri görmediğini sanırlar. Ama ahirette tüm yapıp ettikleri kendileri için gözler önüne serilecektir. O gün Rabbinden yüz çeviren insanın derileri ve tüm duyu organları aleyhlerine şahitlik edecektir.
“Sözü açığa vursan da, (gizlesen de birdir). Çünkü şüphesiz O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilmektedir.’’ (Taha Suresi, 7)
“İnsana o gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri şeylerle haber verilir. Hayır; insan, kendi nefsine karşı bir basirettir. Kendi mazeretlerini ortaya atsa bile.’’ (Kıyamet Suresi,13-15)
İnsan Rabbine boyun eğdiğinde, tüm bu hisleri kalbine ilham eden Allah, kuluna doğruyu da ilham edecektir. Ancak kibirlenmekte direnen kişi ise Allah’ın yardımını göremez. Böyle bir insan kendini dünyada ve ahirette yalnız hisseder. Allah’ın rahmetinden uzaktır.
Vicdan, Allah’ın kullarına büyük rahmetidir. İnsan zor durumda kaldığında, danışacak kimseyi bulamadığında, sadece vicdanının sesiyle doğru kararı verebilir. Ancak insanın Rabbinin kendisine yardımı olan vicdanını duymazdan gelir, susturmaya çalışırsa, bu bütün nimetleri kulunun emrine veren, kendisini daima korup-gözeten Allah’a karşı büyük nankörlük olur. Zaten bu insan vicdanının sesine uymayarak uyanıklık değil, akılsızlık yapmış olur. Dünya nimetlerinden biraz daha faydalanmak için seçilen şeytanın fısıltıları ahirette kendisini yalnız bırakacaktır.
“Şeytanın durumu gibi; çünkü insana ‘İnkar et’ dedi, inkar edince de: ‘Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, alemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım’ dedi.’’ (Haşr Suresi, 16)
Allah’tan yüz çeviren insan dünyanın bütün nimetlerine sahip olsa da, asla gerçek mutluluğu yaşayamaz. Çünkü nimetleri yaratan Allah’tır, bu nimetlerden alınacak zevki hissettirecek yine O’dur. Müslüman kendisine verilen nimetleri keyfi için değil, Allah yolunda kullanmak için ister. Buna güzel bir örnek Kuran’da Hz. Süleyman’dır. Hz. Süleyman zenginliği ile bilinen bir peygamberimizdir. Ancak o bu nimetleri ve fazlasını Rabbinden, O’nu daha çok zikredebilmek istemiştir.
“O da demişti ki: Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim… ‘’ (Sad Suresi, 32)