Gerçek Sevgiyi Yaşıyor musunu?
Herkes kendince sevgiyi yaşadığını söyler. Çok sevdiği dostlarının ve yakınlarının olduğunu, kendisinin de çok sevildiğini iddia eden birçok insan vardır. Ancak çoğu insan bunu savunmasına rağmen gerçek sevgiyi yaşamamaktadır. Sevgi sandıkları, zamanla samimi olmadığını anladıkları bir duygudur sadece.
Gerçek sevgi zamana, duruma, şartlara göre değişiklik göstermez, maddi çıkarları temel almaz. Eğer sevginiz bu saydıklarıma uygun değilse, samimi değil, yüzeysel ve sınırlı, gerçek değil, menfaatlere dayalı demektir.
Bu insanlar muhattap oldukları kişiyi çok sevdiklerini, kılına dahi zararın gelmesini istemediklerini söylerler. Ancak ilk başta kendileri çıkarlarına ters düştüğünde sevdiklerine karşı kırıcı, zalim, soğuk olabilmektedirler. Yine sevgileri maddi çıkarlara dayandığı için, sevdiğini iddia ettikleri kişiler parasız kaldığında, hasta olduğunda, sakat kaldığında yada acizliklerini gördüklerinde hemen sevgilerinde bir azalma hatta bitme söz konusu olur.
Aslında bu insanlar da, gerçek sevgiyi yaşamadıklarının ve sevgilerinin nefislerine dayalı olduğunun farkındadırlar. Hatta bununla ilgili şarkılar ve şiirler çokça duymak mümkündür. İlginç olan ise, bu durumun insanlar arasında kabul görmesi, normal karşılanmasıdır. Sanki hayatın bir kuralı gibidir samimiyetsizlik bu insanlar için.
Gerçekten sevmek sabırlı, fedakar, ince düşünceli olmayı gerektirir. Ancak sevgide kararlı olunduğunda devamlılık söz konusu olur. Ne sevdiği kişinin acizliği, ne yaptığı hatalar, ne çevresinden duyduğu sözler gerçekten seven kişinin sevgisinde bir azalmaya yada bitmesine neden olmaz. Aksine insanın zayıf yaratıldığını bilen kişi, acizlikleri va hatalarından dolayı sevdiğine daha şefkatli yaklaşacak, daha çok düşünceli ve hassas olmaya dikkat edecektir.
Samimi ve içten olan sevgiyi yaşamak ancak Allah’ı çok sevmekle mümkündür. Rabbini çok seven kişi karşısındaki insanı O’nun bir tecellisi olarak göreceğinden, yine Allah rızası için yakınlık gösterecek, iyi ve kötü gününde yanında olmaya çalışacaktır. Allah rızası için seven kişi, sevgisinin ölçüsü karşısındaki kişinin güzel ahlakıdır. Ne kültürü, ne iyi bir eğitim almış olması, ne güzelliği ne de mal varlığı samimi olarak seven insanın ölçüsü değildir. Çünkü Allah’ı çok seven kişi bunların asıl sahibinin Rabbi olduğunu bilir, bu yüzden sevgisinin kaynağı Allah’adır.
“İman edenler ve salih amellerde bulunanlar ise, Rahman (olan Allah), onlar için bir sevgi kılacaktır.’’ (Meryem Suresi, 96)
Müslüman sevdiği insanla cennette de birlikte olmayı umut eder. Bu yüzden küçük olayların, basit çıkarların sevgisini zedelemesine izin vermez. Aksine sevdiğinin kötü bir özelliği varsa güzellikle, Allah rızası için uyarır, düzeltmesinde yardımcı olur.
“Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar. (Bu,) Ne güzel sevap ve ne güzel destek.’’ (Kehf Suresi, 31)
“Kendileri ve eşleri, gölgeliklerde, tahtlar üzerinde yaslanmışlardır.’’ (Yasin Suresi, 56)