DOLAR 32,3718
EURO 34,9954
ALTIN 2325,944
BIST 9101,31
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum °C

Erzurum Havaları

02.12.2010
590
A+
A-

-Allah ü Tealalın en sevmediği kimse, zalim idarecidir. [Tirmizi]

-Kıyamette, insanlar arasında en çok azap görecek kimse, zalim idarecidir. [Taberani]

-Cehenneme girecek ilk üç sınıf insandan biri zalim âmirdir. [İbni Hibban]

-Halkın işlerini üstlenip de onlara güçlük çıkarana lanet olsun! [Ebu Avane]

 

Eskiden Erzurum, “yayla şehir” ya da “suyu, havası temiz şehir” olarak anılırdı, böyle bilinirdi. Çünkü buz gibi soğuk ve bal lezzetinde suları vardı. Hele mahalle çeşmelerinden akan sularının lezzetine doyulmazdı. Havası dersen ha keza… Ne yazık ki günümüzde Erzurum’un musluklarından “Su değil, sanki ab u hayat!” diyerek kana kana içeceğimiz sular da akmıyor, ciğerlerimize “oh be!” diyerek çekeceğimiz yayla havası da kalmadı.

Hani şehir büyüdü, dolaysıyla ihtiyaçları da arttı; yaşanan sıkıntılar bundan dolayı da diyemiyorum. Evet, şehir büyüdü ve ihtiyaçları da elbette arttı yalnız bu şehir bir bu kadar büyüse dahi bu büyüyen şehrin, yakın çevresinde su ihtiyacını karşılayacak o kadar kaynak var ki… Bu gün yaşanan bu sıkıntının temel sebebi, mevcut su kaynaklarının gereği gibi değerlendirilememesidir.

Şu anda, şehrin su ihtiyacını karşılayan Çat Barajı su havzasında gerekli çevre temizliği yapılmadan su toplanılmaya başlanılması daha sonra da havzanın etrafında koruma çemberi oluşturulmaması ve arıtma sisteminin yeterli olmaması musluklarımızdan akan suyu içemememizin temel sebebidir. Bırakın içmeyi, insanlar elini yüzünü bile yıkarken tedirgin oluyorlar. Hatta bu su ile alınan abdestle kılınacak namazın bile sahih olmayacağına dair endişeler mevcut. Kaldı ki laboratuar tetkikleriyle de suyun temiz olmadığı ispat edildi. Yani Büyükşehir Belediye Başkanının kameraların önünde musluktan su doldurup içmesi, suyun temiz ve içilebilir olduğuna halkı ikna etmeye yetmeyeceği gibi onun bu şekilde su içmesiyle de su temizlenmiş, paklanmış oluyor. Kaldı ki biz bu filmi Çernobil hadisesinden sonra da seyretmiştik.

Suyumuz kirli de soluduğumuz hava temiz mi sanki? Ne gezer… Adeta zehir içiyoruz, zehir soluyoruz. Havalar, mevsime göre az da olsa soğuyunca sobalar ve kaloriferler de yanmaya başladı. Özellikle şehrin kuzey kesiminde Sanayi ve Şükrüpaşa’da, 16.30-18.00 saatleri arasında müthiş bir hava kirliliği olayı yaşanıyor. Havalar henüz soğumaya başlayınca böyle olursa ilerleyen günlerde, dondurucu soğuklar başladığında şehrin halini merak ediyorum. Mutlaka bu kirli hava bu semtlerde daha kesif bir hal alırken, bu kirli hava diğer semtlere günün diğer saatlerinde de yayılacaktır.

Şehrimize doğalgaz verilmeye başlayınca, şehrin havası temizlenecek diye sevinmiştik. Ve öyle de olması gerekiyordu. Ne yazık ki bugün itibarı ile şehirdeki ısıtma sistemlerinin en az %60’ı doğalgaz dönüşümünü yaptırmış olmasına rağmen, şehrimizde hava kirliliği had safhada. Doğalgaza geçmenin faydası olmadı mı? Elbette oldu. Yalnız, şehir kömürle ısınırken İl Çevre Müdürlüğü, gerekli ölçümleri ve kontrolleri yapıyordu. Şehrin havasını kirletenlere gerekli cezalar kesiliyordu. Şehre kalitesiz kömür girmemesi için her türlü tedbir alınıyordu. Ne var ki bu gün ilgili merciler halkın sağlığını tehdit eden bu durumu sadece seyrediyor. Ne valilik ne belediye ne il sağlık müdürlüğü ne de çevre il müdürlüğü bu hususta görevini yapıyor. Yapamazlar; çünkü şehrin havasının kirlenmesinin ana sebebi, valiliğin ve belediyenin parasız olarak dağıttığı kalitesiz kömürlerdir. Şehirde yaşayanların temiz hava soluyabilmesi için tedbir alması gereken merciler, şehrin havasının kirlenmesine sebep oluyorlar. Ne acı gerçek değil mi?

İhtiyaç sahiplerine kömür yardımı yapmak, sosyal devlet olmanın gereği imiş. Aslında sosyal devlet, halkına balık vermek yerine balık tutmasını öğretmelidir. Peki, bu kirli havayı soluyan çocukların, kalp ve astım hastalarının hakkı ne olacak? Halkının sağlığını korumak için gerekli tedbirleri almak da sosyal devletin görevi değil midir?

İnanıyorum ki sağduyu sahibi Erzurum halkı, madalyonun iki yüzünü de görecek, yaşanan bu vahim olayları değerlendirecek; ucuz hesap yapanlardan, siyasi rant için halkın sağlığı ile oynayanlardan günü geldiğinde hesap soracaktır. Bu hesap sadece burada sorulmayacak, bir de bunun ruz-i mahşeri var…