Dünyayı Tercih Edenlerin Akılsızlığı
Onlarca evi olan bir insan, kaç tanesinde yaşayabilir? Peki onlarca kıyafeti olan bir insan, bir günde kaç tanesini giyebilir? Elbette birçok nimete sahip insan dahi, bunlardan ancak işe yarayan kadarını kullanabilecektir. Bu yüzden sahip olduklarından dolayı hayıflanmak yerine şükretmeli, acizliğinden dolayı Allah’a boyun eğmelidir.
Ancak Allah’ın zikrinden uzak yaşayan insanların hayat gayesi yalnızca dünya nimetlerinden en fazla faydalanabilmektir. Bunun için bütün ömürlerini heba ederler. Her türlü fedakarlıkta bulunurlar. Nimetlerden en fazla faydalanma düşüncesi bu insanları öyle sarmıştır ki, sahip olduklarını asla yeterli görmezler. Bir yandan da ellerindekileri kaybetmemek için var güçleriyle tedbirler alırlar. Böyle düşüncelerle ömürlerini huzursuzluk ve endişeler içinde tamamlarlar.
Bu insanları tedirgin eden diğer bir konu da, bir gün ölecek olmalarıdır. Çünkü ölümle birlikte büyük fedakarlıklar yaparak elde ettikleri tüm nimetler geride kalacaktır. Bu yüzden var güçleriyle ölümü düşünmemeye çalışırlar ve dünyaya daha çok sarılırlar. Bu durum fakir insanlar içinde aynıdır. Onlar da sürekli bir gün zengin olmanın hayaliyle yaşarlar. Bazıları bu isteklerine ulaşırken, bazıları ulaşamaz ve mücadeleye devam ederler.
Elbette insanın dünya nimetlerinden yararlanma istediği meşrudur. Ancak tüm bunlar Allah ve O’na karşı sorumluluklar unutularak istenirse, bu her şeyi yaratan ve insanın hizmetine sunan Rabbimiz’e karşı büyük bir nankörlük olur.
Aslında bu kişilerde dünyanın geçiciliğinin, insanın acizliğinin, küçük bir kaza ile tüm sahip olduklarını yitirebileceklerinin farkındadırlar. Ancak Allah’ı gereği gibi takdir edemedikleri ve ahiret hayatının mahiyeti hakkında az bilgiye sahip olduklarından, bu isteklerinin önüne geçememektedirler. Rabbimiz bir ayetinde imtihanın gereği olarak dünya nimetlerini çekici yarattığını şöyle haber verir:
“Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara ‘süslü ve çekici’ kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yer Allah Katında olandır.” (Al-i İmran Suresi, 14)
Rabbimiz şükürden uzak bu insanlara bir uyarı ve ceza mahiyetinde kalplerinde mutmainsizlik yaratır. Bu insanlar hangi nimete sahip olurlarsa olsunlar, asla ellerindeki nimetlerden gerçek anlamda haz alamazlar. Bu yüzden hep daha fazlasını hayal ederek yaşarlar. Bunları elde etmek için hem kendilerini, hem de yakın çevrelerini zora sokarlar. Bazen de tüm ahlaki değerlerini yitirirler. Oysa nimetler Allah yolunda kullanmak için istense ve sahip olunanlardan dolayı şükür içinde olunsa, nimetlerden alınan zevk kat be kat artacaktır. Rabbimiz bir ayetinde ancak Kendi zikri ile kalplerin huzur ve doyumluluğa ulaşacağını şöyle haber verir:
“Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah’ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur.” (Rad Suresi, 28)
Nimetlerin hep en fazlasını elde etmeye çalışan insanlar, bu şekilde davranarak akıllılık ettiklerini sanmaktadırlar. Oysa bu insanların hayatları planladıkları gibi olmaz. Hep bir şeylerin eksikliğini hissederek yaşarlar. Elde ettikleri hiçbir nimette, gittikleri hiçbir yerde, yaptıkları hiçbir işte huzuru ve mutluluğu tam anlamıyla yakalayamazlar. Oysa ahiret hayatını tercih edip, onun için çalışmış olsalar, hem sahip oldukları nimetlerden haz alabilecek, hem de dünya hayatına hastalık derecesinde bağlanmayacaklardır. Deyim yerinde ise kuş gibi hafif olacaklardır. Kaldı ki ahiret hayatı, dünya hayatı ile kıyas edilemeyecek kadar değerlidir. Bu insanlar ortalama 70 yıl yaşayacakları dünya hayatını, ahiret hayatına tercih ederek büyük akılsızlık etmektedirler. Bu şekilde yaşayarak hem dünya güzelliklerini, hem de ahiret güzelliklerini kaybetmektedirler.
Allah dilediğine rızkı genişletir-yayar ve daraltır da. Onlar ise dünya hayatına sevindiler. Oysaki dünya hayatı, ahirette (ki sınırsız mutluluk yanında geçici) bir meta’dan başkası değildir. (Ra’d Suresi, 26)