DOLAR 34,5476
EURO 36,4602
ALTIN 2963,065
BIST 9145,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum °C

Ç Harfi

Ç Harfi
02.12.2008
1.019
A+
A-

ÇAÇA: Meyve şırası.

ÇAÇO: Atik olmayan,.

ÇAĞIRDAK: Koyunların kuyruk altında oluşan yün ve gübre karışımı yumru.

ÇAKAL: Mavi gözlü.

ÇAKÇAK: Değirmen taşı üzerindeki çıngırak.

ÇAKÇAVEL: Özeliğini kaybetmiş; bozulmuş olan.

ÇALA: Mısır bitkisinin sapı.

ÇÂLÂLİ ÇÛLÂLİ: Sırılsıklam, ıslanmış olarak.

ÇALAM: Kuru dal parçaları.

ÇALAMATARA: Alelacele, iyice düşünmeden hareket etmek.

ÇAMİŞLENMEK: Meyvenin iyice olgunlaşıp tatlandığı devresi.

ÇANA ÇUNA: Atik olmayan, perişan.

ÇANÇ:Çok bol, bol miktarda.

ÇAPAN ÇALMAK: Alkışlamak.

ÇAPO: Atik olmayan.

ÇAR: Yaşmak

ÇAŞUR: Turşusu yapılan bir tür ot.

ÇAŞUT : Casus.

ÇAVAN: Erkeklik oranı.

ÇAVGİL: Ot çekeceği

ÇAYNİK: Çaydanlık.

ÇEBİÇ: Bir yaşını doldurmuş dişi keçi.

ÇEÇ: Yiyecek artığı, posa. Arıların bal koyduğu peteğin artığı.

ÇEÇİL: Bir peynir türü.

ÇEKETE: Kol ağızları ve bel kısmı dar, üst kısmı bol ve pileli bayanların gömlek türü elbisesi.

ÇEKİŞMEK: Kavga etmek.

ÇELENK: Öküzlerde iri süslü boynuz.

ÇELPEŞÜK: Çamur sebebiyle ortalığın yürünemez halde olması. Düzeni bozulmuş, karışık (mec.)

ÇEMKÜRMEK: Köpek havlaması. Boşuna ve gereksiz konuşmak (mec.)

ÇEPER: Çalı çit.

ÇEPİK: Küçük meyve sepeti.

ÇERÇİ : Gezgin satıcı.

ÇERKEZ: Çocuk zıbını.

ÇERMİK : Kaplıca.

ÇERPEŞÜK: Çok yağmur yağması sebebiyle ortalığın çamurlu olması hali.

ÇIÇIRNAG OLMAK: Titreyecek kadar çok üşümek, diş dişe vurmak.

ÇIÇIRNÂK: Çocuk yürüteci.

ÇILIKLAMAK: Üstünü başını yırtarak dövünmek. Birini veya bir şeyi zorla, sürükleyerek götürmeye çalışmak.

ÇILIP: İnce çubuk, körpe filiz.

ÇINTIK: Ufak tefek. Bir tür ahlat.

ÇIPIRT: Göz kenarlarında oluşan çapak.

ÇIRIK: İplik bükmeye yarayan aygıt.

ÇIRILMAK: Bir işi bitirmek için çok gayret sarf etmek. Çok yeyerek mideyi doldurmak, tıka basa yemekten dolayı duyulan rahatsızlık.

ÇIRIM ÇIRIM OLMAK: Çok çalışmak, çok emek sarf etmek.

ÇIRIM ÇIKARTMAK: Çok zor durumda bırakmak.

ÇIRIM ÇIKMAK: Çok zorlanmak.

ÇIRIMLANMAK: Çok çalışmak, uğraşmak, emek harcamak.

ÇIRMIKLAMAK: Tırmalamak.

ÇIRPI: Düz çizgi. Asma hızarla kereste biçerken hızarın gideceği hattı belirlemek için çizilen çizgi, bu çizgiyi çizmek için kullanılan ip.

ÇIRTIM:Çok az, yok denecek kadar az.

ÇISKAL ÇIKARMAK: Seri hareket etmek, hızlı ve çok çalışmak.

ÇISKAL: Kıvılcım.

ÇİÇİ: Çocuk dilinde meme.

ÇİÇİ VERMEK: Çocuğu emzirmek.

ÇİGİRMEK: Vazgeçmek; eskisi kadar hoşlanmamak, beğenmez duruma gelmek.

ÇİGİT: Çekirdek.

ÇİKOTKALI: Hastalıklı, çelimsiz olan.

ÇİLİP: Dalların ince sürgünlerinden yapılan çubuk.

ÇİMMEK: Banyo yapmak.

ÇİNÇAL: Çok ekşi tat.

ÇİNÇAVAT: Görmemiş, görgüsüz, kaba.

ÇİNEL: Zayıf, sıska.

ÇİRAN: Çok ekşi.

ÇİTOZ: Bir kara erik türü.

ÇİYAPER: Açık sarı renk.

ÇOLPA: Atak olmayan; çelimsiz; cesaretsiz.

ÇOMA: Yağlı peynir.

ÇONOZ: Oldukça uzun boylu.

ÇOPUR: Yünün hası ayrıldıktan sonra geriye kalan ikinci kalite kısmı.

ÇOR: Maraz, hastalık.

ÇORLİ: Hastalıklı, illetli.

ÇOSTİ: Yaşlanmış, genç görünümünü kaybetmiş olan.

ÇÖK OLMAK: Seçilmek. Hayvanların türlerine göre ayrılması için verilen komut.

ÇÖLPE: Uyuşuk, hareketsiz, atik değil.

ÇÖRÜŞMEK: Pörsümek.

ÇULUK: Hindi.

ÇUR: Çocukların oynadığı bir oyun türü ve bu oyunda ortada bulunan kale işlevindeki taş.

ÇUR: Çur oyununda kale taşı.

ÇUR: Hayvan memesi.

ÇURUT: Yarı açık.

ÇÜÇÜM: Bütün olarak çıkmış ceviz içi.

ÇÜRÜK: Bir tür çökelek.