Bayram'ın Düşündürdükleri
Çağdaş yaşamın monotonlaştırdığı, bireyselleştirdiği ve giderek de anlamını yok ettiği bir dünyada, aşkın değerlerden azat oluşun zaferini kutlayan insan, diğer taraftan da Tanrı, evren ve insan arasındaki sıcak ilişkiler ekseninde şekillenen bir yaşam biçiminden uzak kalışın yol açtığı kozmik yalnızlığın şokunu yaşıyor; bitmek tükenmek bilmeyen sorunlarla kuşatıldığı bir labirentte yolunu kaybetmişliğin girdabında kalmanın ızdırabını çekiyor. İşte dini değerler, ritüeller, bayramlar, yaşama verdiği manevi ve teşvik edici destek, oluşturmuş olduğu ayrımlar, sonsuzluk, ölümsüzlük ve mükemmelliğe yönelik uyandırdığı özlemle, bütün karşı çıkış ve meydan okuyuşlara rağmen, yaşamımıza ve beşeri tecrübeye anlam katmayı sürdürmekte; yaşamın boş bir oyundan ibaret olmadığını hatırlatmaktadır. Bu yönüyle bayramları yalnızca şekli bir ritüelden ibaret görmemek; o güne kavuşuşun ötesinde çekilen zahmet, çaba ve ferağatı anımsamak ve arkasında yatan saklı anlamı keşfedebilmek önemli, önemli olduğu kadar da gereklidir. Her bayram sabahı ve yeniden milli ve dini bayramlarımızın coşkusunu yaşarken, onların gösterilen bir çaba ve bu çaba içinde tek vücud oluşun bir doruk noktası oluşunu hatırlamak; kendi kendimizle ve bizimle aynı yaşamı paylaşan başkalarıyla tek vücud olabilmek, aynı hazzı yaşayabilmek ve bu anlamda bayramların insanlar arasında bir ayrışmanın değil, kaynaşmanın, sevinçte ve tasada bir olabilmenin vasıtaları oluşunun farkında olabilmek gereklidir. Zira insan yaşamı denen kompleks yapı, yalnızca mutlulukları, güzellikleri ve sevinçleri içermez; aynı zamanda sıkıntıları, çıkmazları ve acıları da barındırır. Bayramlarda yalnızca güzel yaşantılarda anlam bulmak, acıları ızdırapları görmezlikten gelmek, onları paylaşmamak ve başkalarının sıkıntılarıyla hemhal olamamak, diğer değerlerimiz gibi, bayramlarımızın da içinin boşaltılması anlamına gelebilir. Zira güzel yaşantılarda anlam bulmak kolaydır; ancak acıda, ızdırapta ve yaşanan darboğazlarda anlam aramak oldukça zordur ama zor olduğu kadar da anlamlıdır; ve galiba da gereklidir. Bayramların hazzına varabilmek, sevinçte ve tasada bir olabilmek, çoğu kere kişisel ve toplumsal bir trajediyi zafere dönüştürebilir; insanlara her şeye rağmen yaşama bir ‘evet’ deme gücü verir.
Bayramlara bu engin anlamı içinde bakabilmek, insan için mümkün olmayacak olanı mümkün kılan, başlangıcında ilahi aşk ve bağışlanma olması gereken bir ahlaki yeniden doğuşu mümkün kılabilir. Bayramlar, çağdaş yaşamın akışı içerisinde salt bir duygu dalgalanışından ibaret görülmemelidir; bu kutsal günlerde bireyin kendi kaprislerini, saplantılarını ve son anlamda da ‘ben’ini aşması ve kendini, ötekini de içeren ‘toplumsal ben’ ya da daha geniş bağlamda onu içinde yaşadığı evrenle ilişkilendiren ‘evrensel ben’le var kılabilen bir anlam boyutunu da içerirler. Her insan bir bütünün köşe taşlarını oluşturur; her bir köşe taşı bir bütün içinde tek yürek var oldukça anlam taşır; zira tek başına var olabilen bir köşe taşının hiçbir anlamı yoktur. Bu nedenle bayramlar, insana bir gönül rahatlığı kazandırır; paramızı artırmadan da yalnızca iç zenginliğimizi artırarak da lüks yaşamanın mümkün oluşunu önerir.
İşte böylesine derin ve çok boyutlu anlam kodlarıyla yüklü bayramlarımızdan birini daha karşılamanın tatlı telaşı içindeyiz. Bayramın bayramca yaşanması dileğiyle, Tüm Olurluların bayramlarını kutlarım. Daha nice bayramlara…