Nüfusumuz Yine Azalmış » Nizam IŞIK
2007 Yılı nüfus sayım sonuçlarına göre şehrimizin nüfusunun azalmış olmasında şaşılacak bir durum olmadığını; bunun yaşanan gelişmelerin ve (ilgisiz) ilgililerin davranışlarının tabii bir sonucu olduğunu; tavrımızda değişiklik olmadığı sürece nüfustaki azalmanın devam edeceğini bir yıl önce yazdığımız bir yazıyla ortaya koymuştuk.
2008 Yılında da Erzurum nüfusunun azaldığını TÜİK açıklamasından öğrenmiş bulunuyoruz. Bir yıl önceki yazımı gözden geçirdim. O yazıdaki her cümlenin -değiştirilmeden- bugün için de geçerli olduğunu gördüğümden bu konuda yeni bir yazı yazmaktansa aynı yazıyı tekrar yayımlamanın daha doğru olacağına kanaat getirdim.
Nüfus azalmasının sosyo-ekonomik nedenleri üzerinde durmadığımız ve göçe sebep olan olumsuzlukları ortadan kaldırmak için gerekli adımları atmadığımız sürece her yıl -nüfusumuz azalıyor- feryatlarını duymaya devam edeceğiz. Ben de her bir yılda aynı yazıyı yayımlayacağım.
İşte bir yıl önceki yazı:
TÜİK açıkladı; Erzurum’un nüfusu 2007 yılında 784.941 kişi.
Önceki sayımda 937.389 kişi.
İl nüfusu 152.448 kişi azalmış.
Nüfustaki azalma % 16.
Bu sonuçlar şehrimizde epey yankı buldu.
Kimileri milletvekili sayısı 6’ya düştü diye, kimileri Büyükşehir Belediyesi ve ilk kademe belediyeleri kapatılacak ve il merkezinde tek belediye kalacak diye üzüldü. Kimileri, beldelerde belediye teşkilatı lağvedilecek diye feryat etti.
Yani daha çok makam, mevki endişeleri…
Halbuki milletvekili sayısının çok oluşunun bir faydası yok.
Hele geçmiş dönemlere ve milletvekillerimize bakınca…
İlk kademe belediyelerinin ve Büyükşehir belediyesinin kapanması da birkaç makam ve mevki kaybından başka bir şey değildir.
Kimse belediyeler kapanırsa hizmetler aksar demesin.
İstanbul Gaziosmanpaşa’nın nüfusu milyonun üzerinde… Ama bir belediye ile idare olunuyor.
Dadaşkent’te nüfus 25.000, Dadaşköy’de 1.900… Bunlar da bir belediye ile idare olunuyor. Düşündürücü değil mi?
İşsizlik, istihdam, sair bahaneler dizilmesin.
Kapanacak belediyelerde çalışan hiç kimse kapının önüne konmaz… Yalnız bazılarının makamları ve o makamların getirdiği imkânlar gidebilir.
Ancak bu şehirde onca kayıp varken bir iki kişinin de koltuğu gitsin ne var bunda…
Nüfusun azalmasında asıl düşündürücü mesele bunlar olmamalı…
Neden böyle bir tablo ile karşılaştığımızı düşünmeliyiz.
Aslında Erzurum’da nüfus azalması bu sayımda ortaya çıkmış bir durum değil.
Erzurum 1980’lerden beri -belki öncesinden- kan kaybediyordu. Fakat birileri bunun yeni farkına vardı.
Gerçekten Erzurum il merkezinin art alanında (hinterland) uzun yıllar aşırı göç ve buna bağlı nüfus azalması yaşanıyordu.
Meselâ Aşkale 1990’da 42.533 nüfusa sahipken 2000’de 35.534; azalma % 17.
Olur’da nüfus 1990’da 15.497 iken, 2000’de 10.871; kayıp % 35.
Diğer ilçelerde ve Erzurum’un hinterlandı kabul edilebilecek illerde de durum hemen hemen aynı.
Art alanı bu şekilde eriyen bir il ayakta durabilir mi?
O yıllarda ilçeler ve komşu iller feryat ederken, il merkezindeki nüfus artışına bakan ve büyüyoruz, nüfusumuz artıyor diye teselli olanlar bu günleri görmüyorlardı.
Taşranın feryadı duyulmuyordu.
İl merkezinin nüfusunda azalma olunca bu kez merkezden feryatlar yükseldi; bittik, mahvolduk, batıyoruz…
Erzurum’u, Deveboynu-Ağçur gediği ile Daphan ovası arasından ibaret görenler uyandı belki ama çok geç.
Köylü ürettiği ile geçinmekte zorluklar yaşarken buna tarım ürünlerinin korunmasız olarak dünya rekabetine açık hale getirilmiş olması eklendi.
Ürünlerin değeri azalırken tarım girdilerinde maliyet arttı ve çiftçi artık ekip biçemez, üretemez oldu.
Doğrudan gelir desteği ise köylünün derdine derman olmadı. Destek hem yetersiz hem de üretenden çok toprağı olana veriliyor. Tapunu ibraz et, paranı al…
Bu şartlarda köylüyü burada hangi güç tutabilir? Tutamadık…
Sanayi yok, istihdam yok, üretim yok.
Bir teşvik yasamız var. O da Düzce ile Erzurum’u aynı şartlara tabi kılıyor.
Bütün bu manzara karşısında insanımıza nasıl şehri terk etme diyebiliriz.
Diyemeyeceğimiz için de göç ve nüfustaki azalma devam edecektir.
Ne yapabiliriz ya da ne yapmalıyız sorularına kesin bir cevap verilemez belki.
Ancak bir tesbiti aktarayım. Aşağıdaki bilgiler Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı Bölgesel Gelişme Özel İhtisas Komisyonu Raporundan alınmıştır.
• Doğu Anadolu Bölgesi coğrafi bölgeler arasında yüzölçümü itibariyle ile birinci, 5.6 milyon (1997) nüfusu ile yedinci sırada yer almaktadır.
• 1983-1997 döneminde Türkiye GSYİH’nın yıllık ortalama gelişme hızı % 4.9 iken, Doğu Anadolu Bölgesi % 2.3’lük büyüme hızı ile bölgeler arasında son sırada yer almıştır
• Güneydoğu Anadolu Bölgesi ise % 7.2 ile en yüksek gelişme hızına sahiptir.
• Türkiye ortalamasının üzerinde gelişme gösteren Güneydoğu Anadolu Bölgesinin Türkiye GSYİH’na katkısı yüzde 3,9’dan yüzde 5.3’e yükselirken; Türkiye ortalamasının oldukça altında gelişme sağlayan Doğu Anadolu Bölgesinin katkısı yüzde 4.5’dan yüzde 3.3’e düşmüştür.
• Diğer yandan Türkiye geneli için kişi başına GSYİH 3021 $ iken, bu rakam bölge için 1619 $’dır..
Rapora göre Güneydoğu, Doğu Anadolu’nun 3 mislinden fazla gelişme hızına sahip.
Güneydoğu’nun gayrisafi hasılaya katkısı artmış; Doğu Anadolu’nun katkısı azalmış.
Bu tesbitlerden sonra Güneydoğu Anadolu Bölgesinde uygulanan ve halen tamamlanmadığı söylenen GAP’ı hatırlayalım.
Sahi bizim de bir DAP’ımız vardı. Ne oldu? Son zamanlarda hiç adını duymuyoruz da…