DOLAR 34,7368
EURO 36,6052
ALTIN 2954,789
BIST 9827,23
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum °C

Kurban Bayramının Anlam ve Önemi

07.12.2008
712
A+
A-

Allah’a yakınlaşmak anlamına gelen “kurban” ibadeti; kurban olarak kesilmesi uygun olan hayvanın, ibadet niyetiyle usulüne uygun şekilde kesilmesidir. Kurbanın başlıca, udhiyye kurbanı (kurban bayramında kesilen kurban), adak kurbanı, akika kurbanı ve Hac ile ilgili olarak kesilen hey kurbanları gibi kısımları vardır.

Fıkıh mezheplerinin çoğuna göre udhiyye kurbanı sünnet olmakla birlikte Hanefi mezhebinde tercih edilen görüş kurbanın vacip olduğu yönündedir.

Ancak bir ibadetin farz olmayışı, onu ibadet olmaktan çıkarmayacağı gibi, şeklinin de değiştirilmesini gerektirmez.

İbadetlerin; şekil, şart ve rükünleri olduğu gibi hikmetleri, amaçları ve teşri gerekçeleri de vardır. İbadetlerdeki bu özelliklerin birbirinden ayrı düşünülmesi mümkün değildir.

Kurban ibadetinin pek çok hikmeti ve amacı vardır. Kurban sadece et yardımı amaçlı bir ibadet değildir. Hatta etinin dağıtılması bile vacip değil, sünnettir. Bu ibadetin özü Allah’ayaklaştıran maddi bir fedakarlık ve O’nun emrine bir bağlılıktır.

Kur’an-ı Kerim kurban ibadetinin eski millet ve topluluklar tarafından yerine getirilen bir ibadet olduğunu ifade etmektedir. Zira, Kur’an‐ı Kerim’de: “(Ey Muhammed!) Onlara Adem’in iki oğlunun kıssasını doğru olarak anlat! İkisi birer kurban sunmuşlardı da birinin ki kabul edilmiş;diğerinin ki ise kabul edilmemişti..…” buyrulmuştur. (Maide Suresi; 27)

Saffat Suresinde de (Ayet: 107); Hz.İbrahim’in oğlu Hz.İsmail’in yerine bir kurbanın, Allah tarafından kendilerine fidye (kurban) olarak verildiği açıkça bildirilmektedir. Ayrıca diğer bazı ayetlerde de kurban ibadeti ile ilgili nasslar mevcuttur:

“… Kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah’ın adını ansınlar. İşte bunlardan yiyin, sıkıntı içindeki fakiri de doyurun.” (Hacc Suresi, 28) “Her ümmet için, Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üzerine O’nun adını anarak kurban kesmeyi meşru kıldık.” (Hacc Suresi; 34)

“Bu hayvanların ne etleri ve ne de kanları Allah’a ulaşacaktır: Allah’a ulaşacak olan ancak,sizin O’nun için yaptığınız, gösterişten uzak amel ve ibadettir.” (Hacc Suresi; 37)

Kurban ibadeti hicretin ikinci yılında eda edilmeye başlanmış ve Hz.Peygamber (s.a.s.)hicretten itibaren on yıla yakın bir süre hep kurban (Udhiyye) kesmiştir. (Bkz:Tirmizi 20, K.El‐Edahi 11,Hadis No: 1507

Bediüzzaman Hazretleri Kurban Bayramının anlamı ile ilgili olarak aşağıdaki açıklamaları yapıyor:

Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber’lerle nev-i beşerin beşten birisine, üç yüz milyon(bu gün bir milyar beşyüzmilyon) insanlara birden Allahu ekber dedirtmesi; koca küre-i arz (dünya), büyüklüğü nisbetinde o Allahu ekber kelime-i kudsiyesini semavattaki seyyarat(gezegen) arkadaşlarına işittiriyor gibi, yirmi binden ziyade hacıların(bu gün dörtmilyon) Arafat’ta ve iydde(bayramda) beraber birden Allahu ekber demeleri, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın bin üç yüz sene (bu yıl bindörtyüzyirmiyedi sene) evvel âl ve sahabeleriyle söylediği ve emrettiği Allahu ekber kelâmının bir nevi aks-i sadâsı olarak, rububiyet-i İlâhiyenin Rabbü’l-Arz ve Rabbü’l-âlemîn azamet-i ünvanıyla küllî tecellisine karşı geniş ve küllî bir ubûdiyetle bir mukabeledir diye tahayyül ve his ve kanaat ettim.

Sonra, acaba bu kelâm-ı kudsînin bizim meselemizle dahi münasebeti var mı diye tahattur(hatırlamaya çalıştım) ettim. Birden hatıra geldi ki: Başta bu kelâm olarak sâir bâkiyat, salihat ünvanını taşıyan Sübhanallah, ve’l-hamdü lillâh ve Lâ ilâhe illâllah gibi şêairden çok kelâmlar cüz’î ve küllî, meselemizi ihtar ve tahakkukuna işaret ederler.

Meselâ; Allahu ekber’in bir vech-i mânâsı Cenâb-ı Hakkın kudreti ve ilmi herşeyin fevkinde büyüktür; hiçbir şey daire-i ilminden çıkamaz, tasarruf-u kudretinden kaçamaz ve kurtulamaz. Ve korktuğumuz en büyük şeylerden daha büyüktür. Demek haşri getirmekten ve bizi ademden kurtarmaktan ve saadet-i ebediyeyi vermekten daha büyüktür. Her acip ve tavr-ı aklın haricindeki herşeyden daha büyüktür ki, bir ayette ;”Nev’i beşerin(tüm insanların) haşri ve neşri, birtek nefsin icadı kadar o kudrete kolay gelir” buyrulmaktadır.Bu mânâ itibarıyledir ki, darb-ı mesel hükmünde büyük musibetlere ve büyük maksatlara karşı, herkes “Allah büyüktür, Allah büyüktür” der, kendine tesellî ve kuvvet ve nokta-i istinat yapar.

Kurban Bayramının anlamı ile ilgili söylenecek daha çok şey var. Denizden bir damla ile yetinelim.Arife işaret yeter derler…

Tüm okuyucuların Kurban Bayramını tebrik eder, sağlık ve mutluluklar.