T Harfi
TAB DÜŞMEK: Ekmeğin pişmeden tandıra düşmesi.
NADIRHAŞ: Ağaç gövdesinin yaralı olması,
TAKIM TAKLAVAT: Araç- edevat.
TALUKAT: Hısım-akraba.
TAMAS: Kara erik ya da bu eriğin kurutulmuşu.
TANGO: Hayvanların boynuna takılan büyük çan.
TANKO : Sosyetik.
TAPAN: Ekilen tarlayı düzeltmeye yarayan alet.
TAPIL: Bir araya toplanmış ot ya da ekin demeti.
TAPIZ: Dayak, kötek.
TAR: Tavukların tünedikleri ağaç. Kağnıda her iki taraftan dışa doğru çıkıntı oluşturan dört tahta.
TARİK: Raf,
TARPOŞ: Bir şeyin üzerine örtülen kapak.
TAS: Kâse.
TAŞANUŞ: Perişan, dağınık, derbeder.
TAT: Çorabın ayak bileğinden aşağıda olan kısmı.
TATA: Çocuk dilinde yemek.
TATARGAN TUTMAK: Sancı tutmak.
TATARGAN: Apandisit.
TATİLENMEK: Sağa sola sallanarak zorlukla yürümek.
TAV: Besi
TAVLANMAK: Besilenmek, şişmanlamak.
TAVLİ: Besili.
TAVUKKOPİ: Kırkalın deri aksamı.
TAY DURMAK: Ayakta durabilme.
TAYA: Bir araya toplayıp yığın yada tepe yapılmış olan, birikinti.
TAYA: Bir şeyin yığıntısı. Bir araya toplanmış birikinti.
TAYİS OLMAK: Birinin dar bir yerden geçmesini sağlamak için yol açmak, kenara çekilmek.
TEC: Bir araya toplanıp tepe haline getirilmiş hububatbirikintisi.
TECGERE: Arkadan ve önden birer kişinin tutarak toprak veya gübre taşıdığı araç.
TEKE: İki yaşında yada daha büyük erkek keçi.
TELEK: Kuş kanadındaki iri tüy.
TELEK GİBİ: Çok hafif.
TEKEŞER: Bir yaşını doldurmuş erkek keçi.
TELİS: Torba.
TELLİ:Kuyruk ucundaki tüyleri beyaz olan hayvan.
TEMŞİYATINA BAKMAK: Tedarik etmek, gerekli hazırlığı yapmak.
TEN: Çise.
TENHAŞ: Hafif rutubetli, hafif ıslak.
TENKMEK: Dengesi bozulmak, bir tarafa meyletmek.
TENTENE: Dantel.
TEPİR: Tahıl temizlemeye yarayan yayvan ağaç tepsi.
TEPRENMEK: Hareket etmek, kıpırdamak.
TEREK: Raf.
TERMAŞ: İşe yaramaz, adi.
TERPOŞ: Kova benzeri kapların kapağı.
TEŞİ: İplik bükme iği.
TEŞT: Büyük leğen.
TEVATÜR: Çok iyi.
TEVEKELLİ: Ne yaptığının farkında olmayan, yanılan.
TEYKEŞ: Bir şeye eş ve ya uygun olmayan.
TEZEK: Gübreden yapılan kokar yakıt.
TIĞ: Dövülerek saman haline getirilmiş ve bir araya toplanmış buğday veya arpa yığını.
TIKIS: Yapışkan toprak ya da pişerken içini çekmemiş, iyi pişmemiş ekmek.
TIKKA: Tandır ve çömlek yapımında kullanılan bir tür toprak.
TINAZ ETMEK: Hafife almak, alay etmek, dalga geçmek.
TINTIN: Acelesi olmayan, yapacağı işi ağırdan alan.
TIRANG ATMAK: Şiddetli ishal olmak.
TIRASO: Zayıf ve çelimsiz; hastalıklı.
TIRÇIK ATMAK: Çifte atmak.
TIRÇIM: Çok az, damla halinde.
TIRÇİKLEMEK: Çifte savurarak kaçmak.
TIRIĞA DÜŞMEK: İshal olmak.
TIRIK: İshal
TIRINDAZ: Tertipli, temiz.
TIRIVIRİ: Önemsiz, değersiz, gereksiz.
TIRİK: Uzun kuyruklu koyun türü. Koyunlarda uzun kuyruk.
TIRİKLENMEK: Aniden küsmek.
TIRKIŞ: Ağaç veya sırıklarla yapılan bahçe çiti.
TIRŞA ÇEKMEK:Aldatmak, kandırmak, sözünden caymak.
TIRŞACI: Sahtekâr, düzenbaz, dalgacı.
TISILİ: Hastalıklı, çelimsiz, zayıf bünyeli.
TIŞGÂR: Sırıklarla yapılan seyyar çit.
TIZIKMAK: Koşmak, kaçmak.
TIZIRİK: Aceleci, lafını bilmez.
TİKE: Et lokması. Küçük parça.
TİKKOZ: Dik başlı, kendi başına buyruk.
TİL: Suyun taşıdığı ince kumlu toprak.
TİLİF: Halı ilmiği.
TİLO: Sivriltilmiş, ince ve uzun hale getirilmiş, ya da ince ve uzun olan.
TİRİT: Yağ.
TİRİTLENMEK:Besilenmek, güçlenmek, kuvvetlenmek, iyi duruma gelmek.
TİTİL: Yukarı doğru uzamış uzun boynuz ya da bu tür boynuzları olan hayvan.
TİTO: Alıngan, erken küsen.
TOKLU: Sütten kesilmiş ve bir yaşını doldurmamış kuzu.
TOMARİ: Bütün, hep.
TORK ETMEK:
Toprağı çapa ile kabartmak.
TOROS: Tomruğu öküzlerle sürükleyerek taşıyabilmek için tomruğun uç kısmına zincir bağlama maksadı ile açılan delik.
TORTA: Yağ eriyince üzerine biriken posa.
TOSİ: Şişman, iri yarı.
TOŞİKLENMEK: Besilenmek, güçlü kuvvetli gözükmek.
TOTİK: Yabani hayvan eli.
TOTİ VERMEK: Keçi gibi hayvanların, sakalından tutulduğunda arka ayakları üzerine dikelmesi.
TOTLİK: Elleri iyi tutmayan ya da elleri sakat olan veya sakat el.
TOZAK: Hafif yağmış kar.
TÖRELİ: Adam akıllı, arzu edildiği gibi.
TUHT: 1/6 kg’lıik ağırlık ölçü birimi.
TULUK:Peynir doldurulmuş deri, tulum. Şişman.
TUMAN: Don.
TUMBUL: Şişman, bir şeyin şişkin olan kısmı.
TUMP: Tarla kenarı.
TURA: Ateşi karıştırmaya yarayan sopa.
TURİK: Cep astarı, küçük torba.
TUSTUMBUL OLMAK: Çok doymak.
TUTAK: Elbezi, peçete.
TUTMAÇ: Makarna şeklinde kesilmiş hamurla yapılan yoğurtlu çorba.
TÜLEK: Kurnaz, uyanık.
TÜRLÜ TEVİR: Çeşit çeşit, değişken.