G Harfi
GÂGÂLA (KÂKÂLA): Bir tür ekmek, bazlama.
GALDAVAR: Üzeri kapalı, önü açık hayvan yemleme yeri, harman.
GALAH : Tezek ya da ot yığını.
GÂVGEÇ: Eğri.
GAYDA: Müzikte makam, ezgi, oyun havası.
GAZIL: Kıldan yapılmış iplik.
GELBERİ: Kurutulmak üzere serilmiş tahılı karıştırma aleti.
GEM: Döven tahtası.
GERZE: İri yarı, hantal görünüşlü.
GEVEN: Topak şeklinde bir tür dikenli ot.
GICIKLANMAK: Huylanmak, şüphelenmek.
GIDIM GIDIM: Azar azar.
GIDİK: Keçi yavrusu, oğlak.
GILDIRİK: Yuvarlak.
GIRGAT: Alıç.
GİLİK: Küçük tandır ekmeği.
GİYASHANE: Çamaşır yıkama yeri.
GİZLİNKUKU: Saklambaç oyunu.
GOBÇE :Düğme.
GOCOR: Gür, uzun, kıvırcık ve karmaşık saç, bu özellikte saçları olan.
GOGOM: Tomurcuk.
GOGOR: Kir.
GOMAÇ: Dürüm.
GOR: Mezar.
GORGOT: Bir yağmur türü olan dolu.
GORT: Tümsek.
GOŞ: Su kabağı. İçi boş, anlayışsız (mec.)
GOTTOZLANMAK : Dik kafalı olmak, kafa tutmak.
GÖK: Ham, olmamış.
GÖN: Hayvan derisi.
GÖRÜM: Geline göre kocanın kız kardeşi.
GÖZE: Pınar.
GÖZÜ DÖKÜLMEK: Gözü üstünde kalmak.
GUD: Bir şeyin kenarı.
GUDİK:Köpek yavrusu.
GULLEP: Menteşe.
GÜDENE: Bir tür geven.
GÜGÜM: Bir tür ağzı dar su kabı.
GÜL: Ekmek ufağı.
GÜLEŞ : Güler yüzlü.
GÜRNEŞ ETMEK: Koyunların güneşten korunmak maksadı ile birbirlerinin gölgesine sığınarak topluluk oluşturmaları.
GÜVEÇ: Yağ ve peynir saklamak için kullanılan bir tür toprak kap.
GÜZLÜK: Sonbaharda ekimi yapılan bir cins buğday.