Erzurum'un Suları
Bir taraftan Erzurum’un boşalan, göç veren, hızlı nüfus erozyonuna uğrayan bir şehir olmasından yakınıyoruz, diğer taraftan da şehrimizi daha yaşanılır hale getirebilmek için çareler aramıyoruz, gayret sarf etmiyoruz, projeler üretmiyoruz. Hâlbuki dünya gündemini oluşturan iklim değişiklikleri, Erzurum gibi rakımı yüksek yerleşim alanlarını cazibe merkezi haline getirmeye başladı. Bu gelişmeleri gören yüksek rakımlı şehirlerin, beldelerin basiret sahibi yerel yöneticileri, şimdiden kolları sıvayarak işe koyuldular. Bir taraftan şehirlerinin, beldelerinin tanıtımlarını yaparken diğer taraftan da başta su kaynaklarını sonra da diğer tabii güzelliklerini insanların kullanımına sunabilmek için gecelerini gündüzlerine katarak çalışmaktadırlar. Peki, biz yani Erzurumlular ne yapıyoruz? Maalesef henüz uyuyoruz. Ya hiç uyanmayacağız ya da uyandığımızda kafesteki kuş çoktan uçmuş olacak. Bu gelişmelerin, daha doğrusu gelişememenin sonunda da Erzurum “ölü şehir” haline gelecek.
Bugüne kadar defalarca gündeme taşıdığımız halde şu Erzurum’un içme suyu meselesine ilgililer bir türlü çözüm getiremedikleri gibi Erzurumlunun bu husustaki serzenişlerine cevap verme zahmetinde de bulunmadılar. Bu mesuliyetsizliği ve aymazlığı anlamak mümkün değil. ESKİ’nin, vatandaş su borcunu ödeyemediğinde, suyunu kesmek için vatandaşın kapısına dayanmada gösterdiği dakikliği, su ile ilgili şikâyetlerine çözüm üretmede de göstermesini beklerdik; ama ne gezer!.. Erzurumlunun su ile ilgili serzenişleri ne musluklardan suyun devamlı akmaması ne de akan suyun içiminin hoş olmayışıdır. Yani Erzurumlu, bugün musluklarından eskilerin deyimi ile “buz gibi ab-ı hayat” akmasını beklemiyor. Çünkü böyle bir beklenti-en azından günümüz için-hayal ya da çok lüks bir istek. O, sadece musluklarından çamur akmamasını istiyor. Eğer bu arzusu yerine getirilirse o zaman içeceği suyun kaliteli olmasını ve devamlı akmasını isteyecektir elbette.
Ben Şükrüpaşa, Dadaş Köy Yolu üzerinde oturuyorum. Birkaç günde bir sularımız kesiliyor. Soğuk ve içimli suların başında kurulmuş bir şehir için iki de bir suların kesilmesi ve içme suyu sıkıntısı çekmek gerçi pek kabul edilebilir değil, ama şikâyetimiz de suların kesilmesinden yana değil. Buna alıştık artık. Ne var ki sular tekrar verildiğinde, musluklardan bir müddet çamurlu su akıyor. Evet, çamurlu su… Mübalağa etmiyorum; yazıma eklediğim fotoğraflar bu iddiamın delilidir. Yazım ekinde, okuyucularımın ve siz yetkililerin takdirlerine sunduğum fotoğraflardaki su, 29.08.2008 Cuma günü, saat 16.35’te Şükrüpaşa-Dadaş Köy Yolu üzerindeki evimin musluğundan doldurulmuştur. Eğer bu fotoğraflar size inandırıcı gelmiyorsa bir yetkili gönderip birgün mahallemizin içme suyunu birkaç saatliğine kesersiniz, sonra da tekrar su verdiğiniz de bizim gördüklerimize bizatihi şahit olursunuz. Gerçi görmeye de gerek yok, öyle zannediyorum ki anlattıklarımın sadece bizim mahallede değil Erzurum’un diğer bazı mahallelerinde de gerçekten yaşandığını biliyorsunuzdur.
Şimdi vicdan ehli olan yetkililere sesleniyorum: Sizin evinizdeki musluklardan birgün fotoğrafta gördüğünüz suyun aktığına şahit olursanız, ondan sonraki zamanlarda o musluktan gönül rahatlığı ile su içebilir misiniz? Sorunun cevabı malum… O zaman, kendinize reva görmediğiniz bir şeyi başkalarına reva görmek hakkına da sahip değilsiniz.
İçme suyunun, kabul edilebilir sertlik derecesi 35’tir. Sağlığa zarar verebilecek sertlik düzeyi DSÖ tarafından 50 Fransız sertlik derecesi olarak kabul edilmişken benim evimin musluğundan akan suyun sertlik derecesi iki yıl önce ölçtürdüğümde 145’ti. Görüldüğü gibi musluklarımızdan akan suyun sertlik derecesi tehlike sınırını üç kat aşmış. Bu düpedüz insan sağlığını hafife almak değil midir? Dürüst yönetimlerin yapması gereken, halkına verdikleri hizmetlerle ilgi doğru bilgilendirme yapmaktır. Mesela, yerel yönetimlerin mahalle girişlerine koyacakları panolara, o mahalleye verdikleri içme suyu ile ilgili tahlil sonuç bilgilerini yansıtmalarını isterim. Böyle yapmaları bir yerde kendilerini de vebal altında kalmaktan kurtarır. Halk da böylece gerçeği öğrendikten sonra dilerse bile bile sağlıkları için tehlikeli olan sudan içer, dilerse başının çaresine bakar.
ESKi Genel Müdürlüğü, geçtiğimiz günlerde ‘Erzurumlu.net’ aracılığı ile Erzurum halkına: “Erzurum’un suyu temiz. Erzurum’da kesinlikle arsenik sıkıntısı yok. Kontrollerimiz sıklaştırılarak sürdürülüyor. Vatandaşlarımızın bu konuda panik yapmalarına gerek yoktur. İçme suyumuzda herhangi bir sorunumuz yoktur.” diye bir açıklama yaptı. Yalnız biz ESKİ’nin tahlil sonuçlarına mı inanacağız, gözümüzle gördüklerimize mi inanacağız? Yoksa arada bir de olsa musluklarımızdan akan çamurlu su “kirli” değil mi?
Yapımı ve hizmete sokulması yılan hikâyesine dönen Çat Göleti’nden sonra ESKi’nin bu meseleyi halledeceğine dair ümitlerimiz giderek tükendi, ama biz bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz. Yetkililer Erzurumluya “içilebilir su” hizmeti vermemekte ne kadar kararlı ise, biz de Erzurumlunun sesi olma hususunda en az onlar kadar kararlıyız; bilinmesini isteriz.