Kazların Destanı
Yıl 1970’lerin başıdır. Erzurum – Olur A. Karacasu ( A.Peneskert) Köyü halkından Rüstem, Rüfet, İsmet, Hikmet ve Erhan Şimşek’ kardeşlerin babaları, yörece tanınmış marangoz İsfendiyar Usta’dır. İsfendiyar Ustanın köyün Bağlar Semtinin Alabalık Çayı karşı yakasında her türlü meyvenin yetiştiği çok geniş ve güzel bir bahçesi ile aynı zamanda bu bahçenin içinde su ile çalışan geleneksel bir de Un Değirmeni vardır. Çevreye zarar ziyan vermeden bu bahçede Kaz, Ördek, Hindİ, Tavuk gibi kümes hayvanları da beslenmektedirler. O yıl kazların da 20’nin üzerinde yavruları vardır. Artık bahar bitmiş, yaz gelmiş, kaz yavruları epeyce büyümüş, kendi başlarına gezip tozacak hale gelmişlerdir.
Su ile çalışan bu geleneksel un değirmenleri, un öğütmedikleri boş zamanlarında ve geceleri sularını SAVAKtan boşa akıtılıp kanalın devamı bir ark ile yine ana suya kavuşturulduğu herkesin malumudur.
İsfendiyar Ustagil işin kolayını bulmuşlar. Suyun döküldüğü savağın önüne söğüt filizlerinden örülmüş büyük bir sepet koyuyorlar. Suyla gelen alabalıklar bu sepete takılıp kalmasıyla, her gün birkaç kilo alabalığı zahmetsiz yakalamaktadırlar. Dolayısıyla değirmende hemen her gün balık ziyafeti yapılmaktadır. Ki bu hikayeyi derleyerek kaleme alan bu satırların yazarı, rahmetli Hikmet Şimşek’in akranı ve samimi arkadaşı olarak bir misafirliğimde bu balıklardan bana da ikramda bulunarak ağırladığını ifşa etmeliyim.
Ne demiş atalar “Ummasın avcı ille balıkçı”. İşte bu balıkların bedduası tutmuş olacak ki bu sepet tuzağına bu defa suyla gelen kaz yavruları peşisıra üst üste düşerek tıkışırlar. Gece görüp kurtaran da olmayınca 20’nin üzerinde kaz yavrusu ölür.
İsfendiyar Ustagil önceden düşünerek bir bariyer koymadıklarına ailece çok üzülürler ama artık olan olmuştur. Bu olay köy halkından her ne kadar saklanmaya çalışılırsa da yinede duyulur. Köy duyar da aynı köyden Aşık Şemsettin üstadın oğlu Aşık Kadir duymaz mı? Duyar ve hemen alır sazı eline, uzaktan dayısıda gelen İsfendiyar Ustaya başlar İrticalen (yani Doğaçlama) döktürmeye.
Yarım asır önce, yörenin diline düşen “KAZLARIN DESTANI” adıyla meşhur 20-30 kıta şiirin hafızalarda kalan derleyebildiğimiz sadece 5 kıtası aşağıdadır. Diğer kıtaların yaşlı kadın erkeklerden tespit edilip bize gönderilirse “Söz uçar yazı kalır” ilkesi ve özlü sözü uyarınca basında yayınlayarak tarihe geçmiş, ilelebet kalıcılığı sağlanmış oluruz. Tarihe bir not düşmek olan bu asil çaba, bu asil uğraş aynı zamanda Çağdaş, Medeni ve Aydın insan olmanın gereklerinden olduğuna inanıyorum…
AŞIK KADİR almış sazı eline bakalım neler söylemiş:
1- Ne hoş olur Cin Derenin havası
Balıkların tuttu hem bedduası
Açmışsın sepette kaz kombinası,
Öğrendin mi alışveriş dayıcan.
2- Yedirdin yöreyi eyledin hesap,
Yazın tarlalarda koymadılar sap,
Görmedim sen gibi iş bilmez kasap,
Yirmisine bir satır vurdun dayıcan.
3- Arıcılık, değirmencilik, avcılık,
Bir kalmıştır Ardahan’a yağcılık,
Hepsinden karlıdır bu balıkçılık,
Aşamazsın dağlar kardır dayıcan.
4- Pelit ağacından keserin sapı,
Topal kaynanana yolla kaz eti,
Postada unutma oğlun İsmet’i,
Duyarsa konuşmaz küser dayıcan.
5- AŞIK KADİR söyler, gitmez yabana,
Bir ölü kaz da yollasan babama,
Darılırsa evde kızar anama,
O da bizler için kardır dayıcan.