Allah’a Karşı Hüsna Zan İçinde Olmak
Yüce Allah herşeyi bir amaç üzere ve hikmetle yaratmıştır. Küçük büyük her olay O’nun “Ol’’ kelimesi üzerine hayırlarla yaratılmıştır. Bundan dolayı samimi bir kulun şer gibi görünen bir olay karşısında Allah’ın varlığından, yardımından, yüceliğinden yana şüpheye düşmemesi gerekmektedir.
İnsanın başına gelen hiçbir olay başıboş gelişmemektedir. Hepsini Allah kişinin hayrına, eğitimi ve cennetteki konumu için yaratmaktadır. Ancak kişi çevresindeki olumlu-olumsuz tüm olayların kendiliğinden işlediğini sanır, Rabbinin gücünü unutursa, olayları kurtarma telaşına girer ve nefsine zulmeder. Oysa herşeyi Allah’ın bir kader üzere yarattığını ve daima kendisiyle beraber olduğunu düşünse, yükü hafifleyecek, şevkinden birşey kaybetmeyecektir.
“Senin içinde olduğun herhangi bir durum, onun hakkında Kur’an’dan okuduğun herhangi bir şey ve sizin işlediğiniz herhangi bir iş yoktur ki, ona (iyice) daldığınızda, Biz sizin üzerinizde şahidler durmuş olmayalım. Yerde ve gökte zerre ağırlığınca hiçbir şey Rabbinden uzakta (saklı) kalmaz. Bunun daha küçüğü de, daha büyüğü de yoktur ki, apaçık bir kitapta (kayıtlı) olmasın.’’ (Yunus Suresi, 61)
İnsan, kendisine nimetleri lutfeden, her an koruyan, sıkıntıya düştüğünde dua nasip edip, duasına icabet eden Rabbinin yarattığı her olaya tevekkülle yaklaşmalıdır. Aksi takdirde başına bir musibet geldiğinde isyan eden, ancak hiçbir sıkıntısı olmadığında Allah’a şükreden kişi, Rabbine olan samimiyetini kontrol etmelidir. Allah şer gibi görünen olaylarla kulunu denemekte, sabrını ve imanını kuvvetlendirmektedir.
“Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz.’’ (Enbiya Suresi, 35)
Dünyadaki tüm mülkün gerçek sahibi Allah’tır. Mülkünden dilediği kulunu zengin kılar, dilediğini fakir. Ancak zenginlik ve fakirlik kişinin Allah’a olan yakınlığının göstergesi değildir. Her iki durumda da kişi Rabbine karşı sorumludur. Kişi zengin olur, şımarmamak için dua etmelidir, kişi fakir olur, isyan etmemek için dua etmelidir. Keza Allah’a gönülden teslim olmuş bir kul zenginde olsa, fakirde olsa Rabbinden razıdır. Bu ahlak üzerinde olan kişi nimetlerden zevk alır, asıllarının ahirette olduğunu bilir ve dünya mataına tutkuyla bağlanmaz.
Müslüman kişi Rabbi kendisinden herhangi bir nedenle verdiği nimetleri geri aldığında ümitsizliğe ve üzüntüye kapılmaz, hemen hayırlar arar. Belki de Allah bu olayla kuluna dünya hayatının geçiciliğini hatırlatmakta, belkide sabrını deneyerek ecir yazmaktadır. Yani her durumda Müslümanın hayrınadır. Ancak malın asıl sahinin kendisi olduğunu sana kişi, doğal olarak nimetler elinden alındığında hırçınlaşacak, ahireti hedefleyen bir yaşam sürmediği için bu olayı kendine şer olarak görecektir.
“Andolsun, Biz insana tarafımızdan bir rahmet tattırıp sonra bunu kendisinden çekip-alsak, kuşkusuz o, (artık) umudunu kesmiş bir nankördür.’’ (Hud Suresi, 9)
İnsan bir de başına bir musibet geldiğinde yardımı başkalarından ummamalıdır. Çünkü bu kişileri de Allah kontrol etmekte, ancak O dilediğinde yardıma güç yetirebilmektedirler. Bu yüzden Müslüman bu konuda da dikkatli olmalı, asıl yardım edenin, işlerini kolaylaştıranın Rabbi olduğunu unutmamalıdır.
“Yardım görürler umuduyla, Allah’tan başka İlahlar edindiler.’’ (Yasin Suresi, 74)
İnsanın her işinde Allah’a yönelip dönmesi büyük rahatlıktır. Çünkü herşeyi yaratan Allah’tır, olayları tersine çevirecek olan da yalnızca O’dur. Müslüman dünya hayatının geçiciliğinin farkında olduğu için asla dünya metaını hedef edinmez, asıllarının ahirette olduğunu bilidiği için yaşamını Rabbinin rahmetini umut ederek yönlendirir.
“Yoksa o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir? De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler.” (Zümer Suresi, 9)