Erzurum °C
Evet mi, Hayır mı?
12 Eylülde Türkiye Cumhuriyeti tarihinde 6. halkoylaması yapılacak. Son üç yılda bu ikinci halk oylaması olacak. Öyle gözüküyor ki giderek halkoylamasının kapısını daha sık çalar olacağız ve bu anlayış moda haline gelecek. Halkoylaması, “Seviyor mu, sevmiyor mu?” diyerek bir papatya çiçeğinin yapraklarının birer birer koparıldığı papatya falını hatırlatır bana.
AKP, tribünlere oynamak, halka şirin gözükmek ve duygu sömürüsü yapmak isteyince hemen “Ey milletim, sana geliyorum!” diyerek siyasi iktidarına adeta güvenoyu almak maksadıyla bu yola başvuruyor. Evet, bu, bence genel seçimler öncesinde iktidarın güven oylamasıdır. AKP, bunu geçen mahalli idareler seçimleri öncesinde de yaptı. Bu bir tesadüf olamaz herhalde? Denilebilir ki ya halkoylamasından iktidarın istediği sonuç çıkmazsa?.. AKP, bu istemediği sonucun çıkmaması için halkoylamasını kılıktan kılığa sokuyor, adres kaybediyor, hedef saptırıyor; bunlar AKP’ye göre istediği sonucu alabilmek için yeterli tedbirlerdir.
2007 Genel Seçimlerinde, 42.799.303 seçmenin 36.056.293’ü; yine 2007 yılında yapılan Halkoylamasında ise 42.690.252 seçmenin 28.819.319’u oy kullanmış. 2007 Genel Seçimlerinde kayıtlı seçmenin % 84,24’ü, yine aynı yıl yapılan halkoylamasında ise kayıtlı seçmenin %67,50’si ancak oy kullanmış. Diğer bir deyişle son halkoylamasında kayıtlı seçmenin 1/3’i sandık başına gidip oyunu kullanmamıştır. Bu halk oylamasında oy kullanma oranının daha da düşeceğini tahmin ediyorum. O halde bu demektir ki halk referandumu ciddiye almıyor. Dolaysıyla çıkacak sonuç ne olursa olsun, halkın tamamının temayülünü sağlıklı bir şekilde yansıtıyor denemez.
Neticede, en azından, oy kullanmak isteyecekler, 12 Eylül 2010 günü sandık başına gidecek ve 26 maddelik Anayasa paketine ya “EVET”, ya da “HAYIR” diyecek. Peki, neye göre “EVET” ya da neye göre “HAYIR” denilecek? AKP’nin Anayasa değişikliğindeki asıl maksadına göre mi, yoksa o maksadını gizlemek için pakete yerleştirdiği kamuflaj, cilâ ya da adres kaybettirme maddelerine göre mi “EVET” veya “HAYIR” diyecek?
AKP’in Anayasa’da değişiklik yapmak istemesinin asıl maksadı, Anaysa ve HSYK’nin yapısını değiştirmek ve askere sivil yargı yolunu açmaktır. Bu değişiklikleri niçin yapmak istiyor? Çünkü AKP, iktidarı döneminde bütün kurumları zapturapt altına almaya çalıştı ve bunu büyük ölçüde başardı. Bu niyetini gerçekleştiremediği iki kurum kaldı bir, yüksek mahkemeler; iki, TSK. İşte, bu iki kurumu da Anayasa’da değişiklik yaparak istediği kıvama getirmeye çalışacak. Eğer bu Anayasa değişikliği paketinin içinde sadece bu iki madde olsaydı, halkoylamasından çıkacak sunucu biliyordu.
İşte o kötü akıbeti görmemek için paketin içine, bu düşüncesini kamufle edebileceği birçok madde daha koydu. Pakete koyduğu bu ilave maddelerle “Ey halkım, sana geliyoruz!” gibi duygu sömürüsüne oldukça müsait sloganlarla şimdiden tribünlere oynamaya başladı. Bu ilave maddeler yani kamuflaj malzemeleri, seçmenin “HAYIR” diyemeyeceği türden. Bakar mısınız lütfen! İşte o kamuflaj maddelerine birkaç örnek:
· Hangi aklıselim, “Memura grev hakkı”na “HAYIR” diyebilir?
· Kim, ben “Kişisel verilere güvence” istemem der?
· Hangi kamu çalışanı ben “Disiplin ve uyarı cezası alan kamu görevlilerinin yargıya gitme hakkı”nı kullanmak istemiyorum der?
· Hiçbir kadın ya da özürlü vatandaş “Özürlülere, kadınlara ve çocuklara pozitif ayrımcılık” maddesine gerek yoktu diyebilir mi?
· Hangi izan sahibi “Yasalar, mahkeme kararları insan onurunu zedeleyemeyecek. Gözaltında onur zedeleyici davranışların karşılığı anayasal suç olacak.” düşüncesine muhalif olabilir?
· Acaba “Anayasa mahkemesine kişisel başvuru hakkı”nın Anayasa’da yer almasını istemem diyecek bir vatandaş var mıdır?
· “Yurtdışı yasakları ancak mahkeme kararıyla verilebilir.” hükmüne itiraz edecek çıkar mı?
Görüldüğü üzere bu kamuflaj maddelerinin hükümlerinin uygulanmasını ister misiniz, istemez misiniz diye kime sorarsanız sorun herkes hep bir ağızdan “Evet, isteriz!” diyecektir. O zaman cevabı önceden malum olan hatta başka bir cevabı olmayan bu soruların halka sorulmasının, AKP’nin asıl niyetine “EVET” dedirtebilmek için katalizör madde olarak kullanıldığı aşikârdır. Diğer bir deyişle, AKP, bu Anayasa paketine “EVET” dedirtebilmek için toplumun farklı kesimlerine-mesela kamu çalışanlarına, kadınlara, özürlülere, 12 Eylül mağdurlarına-hitap eden, onların kişisel haklarını ön plana çıkartan ve onların mutlaka “EVET” demesi gereken maddeleri paketin içine koyarak referandumu “EVET”le tamamlamak, sonra da bu sonucu güvenoyu sayıp bu malzemeyi önümüzdeki genel seçimde propaganda aracı olarak kullanmak isteyecek.
Kaldı ki çoğu hukukçulara göre, bu haklar zaten yürürlükteki Anayasa’da mevcut. İstenilseydi ufak tefek değişiklikler ya da ilavelerle bu dü
zenleme meclis’te gerçekleştirilebilirdi. Yani kişisel hak ve özgürlüklerle ilgili düzenlemeleri halkoyuna sunmanın izah edilebilir bir mantığı olmadığını yine hukukçular söylüyorlar.
zenleme meclis’te gerçekleştirilebilirdi. Yani kişisel hak ve özgürlüklerle ilgili düzenlemeleri halkoyuna sunmanın izah edilebilir bir mantığı olmadığını yine hukukçular söylüyorlar.
Bunu da geçtik ve artık 12 Eylül geldi diyelim. Sandık bakına gidildi. Bir anket çalışması yapılsa ve her oy kullanan seçmene şu iki soru sorulsa;
1-Oy kullandığınız Anayasa paketinde kaç madde vardı?
2-Halk oylamasına sunulan Anayasa maddelerini sayabilir misiniz?
Acaba, seçmenlerin yüzde kaçı pakette kaç madde olduğunu bilebilir? Ya da Anayasa paketindeki maddelerin hepsini sayabilecek bir seçmen çıkar mı? Bu sorulara verilecek doğru cevapların yüzdesi, bu referandumun ne ölçüde muteber sayılacağının da aynı zamanda nesnel bir göstergesidir.
Halkoylamasını bir de şu açıdan değerlendirmek gerekir: Pakette 26 madde var değil mi? Bu 26 maddeyi de bir çırpıda sayabildiğimi varsayalım. Yani paketin muhteviyatından bihaber değilim… Peki, ben bu 26 maddenin birine “EVET”, yirmi beşine “HAYIR” diyeceksem ya da durum tam tersi ise veya on tanesine “HAYIR”, on altı tanesine de “EVET” diyeceksem ve bu düşüncemi istediğim şekilde sandığa yansıtabilmem için bir formül var mı? Maalesef hayır! Henüz böyle bir formül icat edilmedi. Eh bari bekleseydiler de bu formül icat edildikten sonra halkoylaması yapılsaydı. Hiç değilse sonuçları sağlıklı ve nesnel olurdu.
Bu durumu şu basit misalle daha müşahhas hale getirebiliriz: Diyelim ki bir mağaza oldukça cazip bir kampanya başlatmış. Bir sandık içerisinde bir takım elbise, bir gömlek, bir kravat, bir çift ayakkabı, kol düğmesi, kemer hatta iç çamaşırı bile var. Sandığın içindekilerin fiyatlarını alt alta yazıp topladığımızda diyelim ki bir gömlek kârımız oluyor. Neticede bu sandığı almak istiyoruz. Almadan önce de bir yol elbiseleri deneyelim diyoruz. Mesela pantolon bedenimize uygun, ama ceketin düğmeleri gelmiyor. Gömlek zevkimize hitap ediyor, ama ayaklarımız ayakkabılara sığmıyor. Tezgâhtara, bedenimize uygun olmayanları ya da zevkimize hitap etmeyenleri değiştirebilir miyiz, diye soruyoruz alacağımız cevap şu: “Hayır, isterseniz paket değiştirebilesiniz, ancak paketin içindekileri değiştirme hakkınız yok. “Peki, kim bu durumda bu sandığı almak ister? Kim bir gömlek kâr edebilmek için bir ceketi feda edebilir? İşte, referandumla halka sunulan Anayasa Paketinin bundan farkı yok.
Hâsılı kelam 12 Eylül’de, bana göre, ne “12 Eylülcüler”in yargılanmasını ne memura grev hakkı verilmesini ne kişisel verilere güvence hakkının tanınmasını ne disiplin ve uyarı cezası alan kamu görevlilerinin yargıya gitme hakkının doğmasını ve ne de benzeri diğer maddelere “EVET” ya da “HAYIR” diyeceğiz. Bu saatten sonra “12 Eylülcüler” yargıda hesap verseler ne olur vermeseler ne olur? Kaldı ki zaten bu yargılama zaman aşımına uğramış. Yani o hesap artık mahşere kaldı. Hadi yargılandıklarını varsayalım; cezamı alacaklar? Ya da AKP, bunları yargı önüne çıkartmakta gerçekten samimi mi? Sanmıyorum. Yargılansalar ve hüküm giyseler bile sanki ceza infaz mı edilecek? Dün, Erbakan’a da ceza kesilmişti, ne oldu? Zor değil, aynı formül bunlara da uygulanır.
Hele hele önümüzdeki halkoylamasında futbol takımı taraftarlığı kimliğine bürünerek bir partiden yana olunup başka parti ya da partilere cephe alınarak oy kullanmak bana göre hazırlanmış olan büyük tuzağa düşmüş olmak demektir. Bu sebeple olayları aklıselim bir şekilde değerlendirip duygusallığı arka plana iterek ve aklın, izanın, ferasetin ve basiretin kılavuzluğunda oy kullanmak gerekir, derim.