DOLAR 32,3316
EURO 35,1116
ALTIN 2302,479
BIST 9079,97
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum °C

Hicret – İhsan YALÇIN

31.12.2008
567
A+
A-

Bundan tam 1430 yıl öncesiydi. Sebeb- i kainat semere- i kainat olan Alemlerin Efendisi ve az sayıdaki sahabesi akıl almaz sıkıntılara maruz bırakılmıştı. İşkenceler dayanılmaz hale gelince Yüce Mevla Medine’ye hicret için en sevgili kuluna izin vermişti.

Kendisine inanmayanların bile Muhammedül Emin’i, emanetleri sahiplerine teslim etmek üzere amcasının oğlu, damadı, daha sonra da halifesi olacak olan Ali- yi Haydari’yi yatağında bıraktıktan sonra müşriklerin hak ve hakikata kapalı gözleri önünden geçip yanına en sevgili arkadaşı Sıdık- ı Ekber’i de alıp tarihin seyrini değiştirip yeni bir milat olacak bir yolculuğa çıkıyordu. Yani kayalık Mekke’den ve kalpleri Mekke’nin kayalarından daha kaskatı kesilmiş Mekkelilerin zulmünden bağlık bahçelik Medine’ye hicret ediyordu.

Bu kutlu yolculukta ilk durak, gözü dönmüş müşrikleri atlatmak için sığındıkları Sevr mağarası idi. Kendilerine çok güvenen müşriklerin ikinci mağlubiyeti burada gerçekleşti. Hem de mağaranın ağzına ağını geren bir örümcek ve o ağa yuva kurup yumurtlayan iki güvercin vasıtasıyla… Habibini, gözleri önünden geçip giderken bile onlara göstermeyen Yüce Mevla burada da kutlu yolcuları bir örümcek ve iki güvercinle koruyordu. Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya’nın ifadesiyle;

“Örümcek ne havada, ne suda, ne yerdeydi

Hakkı görmeyen gözlerdeydi.”

Sevr’de geçen zaman diliminde Sıdık- ı Ekber’in müşriklerin mağaranın kapısına kadar geldiklerindeki –kendi namına değil Alemlerin Efendisi adına duyduğu- endişesi; Yüce Nebi’nin ise tam bir teslimiyetle; “Korkma Allah bizimle beraberdir.” ve “Üçüncüsü Allah olan iki kişiye kim zarar verebilir?” güven telkin eden ifadeleri de bizim için çok muhtaç olduğumuz dersler içermektedir. Sıkıldığımızda, bunaldığımızda, darda kaldığımızda güveneceğimiz ve yöneleceğimiz yegâne adresi göstermektedir.

Sevr, aziz misafirlerine üç gün ev sahipliği yaptıktan sonra onları Medine’ye uğurlamış ve günler sonra bu kutlu yolcular Medinelilerin sevinç çığlıkları eşliğinde Medine’ye ulaşmışlardır.

“Beşiğin, yurdun, yuvan Mekke’de bunalırsan

Medine’ye göçerdin.

Biz bu dünyadan nereye

Göçelim ya Muhammed?

Yeryüzünde riya, inkâr, ihanet

Altın devrini yaşıyor.

Diller, sayfalar, satırlar

Ebu Lehep öldü, diyorlar.

Ebu Lehep ölmedi ya Muhammed

Ebu Cehil kıtalar dolaşıyor.”

Arif Nihat Asya Yüce Nebi için yazdığı Na’tında hicretten bu şekilde bahsediyor. Acaba her hali ve sözü bize örnek olması gereken Resuller Resulü’nün hicreti bizim için ne anlam ifade ediyor?

Namazımız nasıl ki onun miracına bir ayinelik ediyorsa kendi âlemimizde batılsan hakka, şerden hayra yapacağımız hicretin de onun hicretine ayine olmasına çalışmalıyız. Yani kahveden camiye, ezanlar bizi Allah’ın huzuruna çağırdığında tv başından seccade başına geçebiliyorsak biz de o hicretten nasiplenmiş sayılırız. Kin ve düşmanlıktan sevgi ve hoşgörüye, kibirden tevazua, tembellikten çalışkanlığa, cimrilikten cömertliğe, kısacası Allah’ın razı olmadığı her türlü yaşantıdan bizi ebedi saadete ve rıza- yı ilahiye nail edecek bir hayata yapacağımız kutlu yolculuk da bizim hicretimiz olabilir.

Bu yolculukta engeller de çok olacaktır, şerre davet edenler de. Hatta çeşitli sıkıntılara da maruz kalabiliriz. Ama unutmayalım ki Resul- i Kibriya’nın hicreti çok daha tehlikeli ve sıkıntılı geçmişti. Hem hayırlı bir işte zahmetin artmasının neticedeki sevabın da artmasına vesile olacağını unutmamak lazım.

Bu duygu ve düşüncelerle tüm dostların 1430. hicri yeni yıllarını tebrik eder; bu yeni yılı rıza- yı ilahi dairesinde huzurlu bir şekilde geçirmelerini temenni ederim.

İhsan YALÇIN’ın parisor.net’te ki köşe yazısı