DOLAR 32,487
EURO 34,814
ALTIN 2480,832
BIST 9530,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum °C

Eğitimde, Adet Yerini Bulsun Anlayışı

05.07.2011
668
A+
A-

 

 

EĞİTİMDE, ÂDET YERİNİ BULSUN ANLAYIŞI


VARAN-1

En karlı yatırım, bilgiye yapılan yatırımdır.- Benjamin Franklin

“En karlı yatırım, bilgiye yapılan yatırımdır.” denilmiş. Peki, bilgi kime lazım? Elbette ki insana… O halde en kârlı yatırım, insana yapılan yatırımdır. İşte, devletler bu düşünceyi aksiyon haline getirebilmek için bakanlık ihdas etmişler. Bizde bu bakanlığın ismi T.C. Millî Eğitim Bakanlığı. Millî Eğitim Bakanlığının görevi, sadece içinde yaşanılan zamana hitap etmek değil, aynı zamanda yakın ve uzak gelecekte ülkenin ihtiyaç duyacağı donanımlı ve kalifiye insanlar yetiştirebilmek için teşkilatlanmaktır. Diğer bir deyişle Millî Eğitim Bakanlığının görevi, bir yandan yatırımlar için ekonomik kaynak temin etmek, diğer yandan da bu ekonomik kaynaklarla eğitimin yapılacağı fizikî ortamları oluşturmak ve alet edevat temin etmek; eğitmen yetiştirmek, sonra da yetiştirdiği eğitmenlerle genç dimağları millî menfaatler ve evrensel değerlerle mücehhez hale getirmektir.

EĞİTİMDE, ÂDET YERİNİ BULSUN ANLAYIŞI” başlığı altındaki yazı serisinin her birinde, okullarımızdaki usulüne uygun olarak değil de “formalite tamamlansın” anlayışı ile yapılan çalışmaları örneklemeye çalışacağım. Bu yazı serisi ile Kristof Kolomb gibi keşif yapmayacağım. Benim yapmaya çalışacağım, sadece herkesin bildiği, ama ifade etmediği/etmek istemediği şeyleri dillendirmeye çalışmak olacaktır. Bu niyetle yola çıkmamdaki maksat, yapılan yanlışları gün yüzüne çıkartmak ve bu yanlışları yetkililerin gözüne sokmaktır. Olur ya belki ülkesini seven, devletine gerçek manada hizmet etmek isteyen, eğitimde kaliteyi artırmayı arzulayan bir yetkili çıkar da bu çağdışı uygulamalara dur der…

 

Okullarda, eğitim ve öğretimle ilgili her türlü meselenin görüşülmesi için oluşturulmuş kurullar ve komisyonlar vardır. Öğretmenler kurulu, zümre öğretmenleri kurulu, şube öğretmenleri kurulu, yılsonu eğitim seminerleri, bölge zümre öğretmenleri toplantıları, bölge okul zümre başkanları toplantıları vs. İşte, bu toplantılarda, bir öğretim yılı boyunca yapılanların ve yapılacak olanların görüşülmesi, tartışılması, fikir alışverişinde bulunulması, yapılan değerlendirmelerden hareketle geleceğe yönelik yol haritalarının çıkarılması gerekir. Bu anlayış uygulamada hayat bulmadığı/bulamadığı için biz eğitimde hep yerimizde sayıyoruz ve saymaya da devam edeceğiz belli ki.

Bu “Eğitimde, Âdet Yerini Bulsun Anlayışı”ndaki yanlışlıkları zümre toplantıları ile örneklemeye başlayalım. Mesela bir okuldaki zümre öğretmenlerinin, her yıl en az üç defa bir araya gelip zümre toplantıları yapmaları gerekir. Sene başında yapılacak zümre öğretmenleri toplantısı gündeminde bir önceki öğretim yılı zümre kararlarının gözden geçirilmesi, ilk/orta öğretim kurumları yönetmeliğinin önemli maddeleri ile-varsa-değişen maddelerinin incelenmesi, edinilen tecrübelerden hareketle eğitim-öğretimde kaliteyi artırabilmek için planlamadan, öğrenci davranışlarına; ödevlerden ve yazılı yoklamalardan konuların işlenişine varıncaya kadar her konuda yapılacak görüşmelere ilişkin maddelerin olması gerekir. İkinci dönem başında yapılacak zümre toplantısında ise sene başında alınan kararların ne ölçüde uygulanabildiği, uygulanamadıysa ne gibi tedbirler alınması gerektiği gibi gündem maddeleri yer alır. Yıl sonunda ise o yılın değerlendirilmesi ve bir sonraki öğretim yılına ait tavsiyeleri ihtiva eden gündem maddeleri bulunur.

İşte, bu gündem maddelerini görüşmek üzere bir araya gelen zümre öğretmenleri, bu gündem maddelerini hiç usanmadan gerekirse saatlerce tartışmalıdır. Her öğretmen tecrübelerinden hareketle görüşülen gündem maddeleri ile ilgili görüşlerini zümre arkadaşları ile paylaşmalıdır; her öğretmen de zümre öğretmenlerinin görüşlerinden, tecrübelerinden istifade ederek kendine bir yol haritası oluşturmalıdır. Görüşülen her madde ile ilgili ortak bir karar oluşturulmalı ve alınan bu kararlara da harfiyen uyulmalıdır.

Bunlar olması gerekenler… Ya olanlar… Olanların, olması gerekenlerle hiçbir alakası yok maalesef.

Bakınız, bu zümre toplantısı tutanakları nasıl hazırlanıyor?

Sene başı öğretmenler kurulunda zümre başkanları seçilir. Bu seçim de oyla falan yapılmaz; ya okul müdürü zümre başkanı filandır, der ya sıra kimde ise o zümre başkanı olur ya da bu angarya işten sıyrılmak isteyen uyanık zümre öğretmenleri hemen arkadaşlarından birinin ismini teklif ederek onun zümre başkanı olmasını sağlarlar. Böylece formalitenin birinci ayağı tamamlanmış olur. Seçilen zümre başkanının görevi, zümre öğretmenlerinin hazırlaması gereken evrakları hazırlayıp zümredaşlarına imzalattıktan sonra tutanağın bir suretini idareye, birer suretini de her bir zümre öğretmenine vermektir. Zümre başkanının görevinin bu olduğun
u seçilen zümre başkanı da bilir, diğer zümre öğretmenleri de bilir, okul idaresi de… Hatta eğitim denetçileri de…

Kesinlikle zümre toplantısı falan yapılmaz. Zümre başkanı, ya bir yıl önceki zümre kararlarında ya da internette bulduğu uygun bir zümre tutanağında isim ve tarih güncellemesi yaptıktan sonra çıktı alır. İnternet bu hususta hep “Hızır Acil Servis” görevi yapar. Zümre başkanın da internetten ve bilgisayardan faydalanma pratiği varsa iş daha da kolay demektir. Sonra zümre başkanı bu toplantı tutanağını, zümre öğretmenlerine teker teker imzalatır. Allah var, zümre öğretmenleri de o kadar itimatkârdır ki asla tutanağı okuma gereği duymazlar. Hemen bir imza atarlar. Zümre başkanı da zümre kararlarını idareye onaylatır, çoğaltır; bir suretini idareye teslim eder, birer suret de zümre öğretmenlerine verir. Zümre toplantısı tutanağını alan her öğretmen gayet mütebessim bir şekilde bir yandan zümre başkanına teşekkür ederken bir yandan da yine tutanağı okuma gereği duymadan katlar ve ya çantasındaki ya da dolabındaki bir dosyaya yerleştirir. O toplantı tutanağı asla ve kat’a dosyadan çıkartılmaz. Ta ki eğitim denetçileri isteyinceye kadar. Eğitim denetçileri de toplantı tutanağını istediklerinde incelerler mi, incelemezler mi o da meçhul! Genel de zümre öğretmenleri tutanağı varsa problem yok demektir. Muhteviyatı hiç önemli değil. Ama yoksa sorgu-sual başlar… Aslında böyle gayr-i ciddi bir anlayışla hazırlanmış bir toplantı tutanağı olsa ne yazar olmasa ne yazar… Hatta bu şekilde hazırlanmış bir toplantı tutanağının ben olmasındansa olmamasını tercih ederim. Çünkü yoksa sadece görev yerinde getirilmemiştir. Ama usule aykırı varsa, o zaman hem görev yerine getirilmemiş olur hem de sahtekârlık yapılmış olur. O zaman bu anlayışla zümre toplantısı tutanağı hazırlayan öğretmenlerin, ödevini evde yapmayıp okulda arkadaşının defterinden kendi defterine aynen geçen, ya da yazılıda kopya çeken öğrenciye “Niçin ödevini yapmadın?” ya da “Kopya çekmek hırsızlıktır; utanmıyor musun?” deme hakkı varmıdır?

Bu usule aykırı uygulamalar sanılmasın ki sadece bir okula veya bir ile ya da bir bölgeye has. Türkiye’nin hangi yöresinde görev yapan öğretmene sorduysam ağız birliği yapmış gibi aynı şeyleri söylediler. Yani bu Millî Eğitim Bakanlığının müzminleşmiş bir hastalığı ve derhal tedavi edilmesi gerekir. Aksi takdirde ne kadar gecikilirse tedavi de o kadar zorlaşacaktır, belki de tedavi imkânı kalmayacaktır.