DOLAR 32,5118
EURO 34,8239
ALTIN 2472,548
BIST 9530,47
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Erzurum °C

1 Mayısın Ardından

21.05.2011
580
A+
A-

1 Mayıs’tan günlerce önce, yazılı ve boyalı basın/yayın, güya 1 Mayısta, Taksim’de olay çıkmaması için telkinde bulunurken aslında bir yandan kışkırtıcıları Taksim’e davet etti ve diğer yandan da emniyet güçlerine, çıkacak hadiselere müdahale etmemesi için psikolojik baskı uyguladı.

Sonunda 1 Mayıs geldi çattı… Sabah saatlerinden itibaren Taksim’e dört bir yandan insan seli akmaya başladı.

Kimilerinin elinde sendikalarının sloganlarını yansıtan dövizler, kimilerinin elinde yasadışı ifadeleri ihtiva eden pankartlar, dev posterler…

Taksim Meydanında davul-zurna ile halay çekenler mi dersiniz, slogan atan mı, devlete meydan okuyan mı?.. Taksimdeki grupların çeşitliliği ve manzaranın rengârenkleri kadar niyetlerde envaı türlü idi. Kimisi kurtlarını dökmek için gelmiş halay çekiyordu, kimisi sendikasının dayatması ile oradaydı, kimisi de böyle bir fırsat kaçmaz deyip devlete kinini haykırmak için meydandaydı.

Emniyet güçleri, bütün bu olup bitenleri seyretmekle yetindi. Aslında müdahale etmeleri gereken çok şey olmasına rağmen hiçbir niyete ve fiiliyata müdahale etmediler. Çünkü belli ki öyle emir almışlardı. Kanuna aykırı bir fiiliyata müdahale ederlerse bu özgürlükleri kısıtlamak olurdu(!) Sonra Taksim’de olay çıktı ve polis müdahale etti derler, yazıp çizerler; hatta boyalı ekranlarda polisin göstericilere müdahalesi ağır çekimde defalarca gösterilir, polis bu müdahalesinden dolayı ayıplanır, kınanırdı. Sonra da polis orantısız güç kullandı, 1 Mayıs’a gölge düştü denileceği için hükümet puan kaybederdi. Nasıl olsa meydanda kim ne söylerse söylesin; ister devlete hakaret etsin, ister yasadışı sloganlar atsın, isterse bölücülük yapsın, bütün bunlar 24 saat sonra unutup gider. Ama polisin-haklı olarak da olsa-en küçük bir müdahalesi gazetelere günlerce manşet olur, televizyonlarda gündeme oturur.  Bütün bu gelişmeler iktidarın aleyhine olur. En iyisi mi ne kurdu gör ne de ihlası oku.

Kimse öteki fotoğrafı görmek istemedi, kimse 1 Mayıs’ta Taksim Meydanına devletin ve Türk milletinin manevi şahsiyeti açısından bakmadı ya da bakmak istemedi. Asıl görülmesi ve duyulması gerekenlere sırtımızı döndük, gözümüzü kapattık; kulaklarımızı tıkadık. Ne yazılı basında ne de boyalı medyada bu fotoğrafa hiç ama hiç yer verilmedi.

İşte olayların bu şekilde gelişeceğini ve kamuoyuna bu şekilde yansıtılacağını bilen ve bu psikolojik havayı iyi soluyan bölücüler hemen işbaşı yaptılar. Herkes meydanda halay çekerken bakın onlar ne yaptı?

Birkaç kendini bilmez bölücü, eşkıya Bebek Katilinin uşakları Atatürk Anıtı’nın tepesine çıktılar.  Bu terbiyesizlikleri de yetmedi Anıt’a Bebek Katili’nin posterini astılar.

Bu, bugünlerimizi borçlu olduğumuz Atatürk’e yapılabilecek en büyük saygısızlıktır, terbiyesizliktir. Bu, kanunsuz bir eylemdir ve böyle bir eyleme teşebbüs etmek de devlete ve kanunlara itaatsizliğin en müşahhas örneğidir. Bu, doğrudan doğruya devlete meydan okumadır. Bu, devleti bölme ve parçalama niyetinin meydanlara inmiş provasıdır.

İşte biz bu fotoğrafı görmedik, görmek istemedik…

Bütün bu olanlara kahrolacağımıza, “1 Mayıs bayram havasında geçti, hiçbir olay çıkmadı.” diyerek adeta seneye de-sözüm ona-bu olaysız günün neredeyse yıldönümünü kutlamaya niyetleneceğiz.

Bir emniyet görevlisi, Anıt’a yapılan bu çirkin saldırıya müdahale etseydi yandaş ve satılmış basın ordusu bunu günlerce  “1 Mayıs Olayı” diyerek manşetlere taşıyacaktı; kınayacaktı, ayıplayacaktı… Büyük bir ihtimalle hükümet ehli de bu çirkin olaylara tevessül edenlere müdahale ettiğinden dolayı arbede yaşandığı için “İlgililer hakkında yasal işlem başlatılmıştır.” diye beyanat verecekti.

Anlaşılan o ki, basın hürriyetini ve ahlâkını millet düşmanlarına, vatan hainlerine, bölücülere ipotek ettirmiş bu yandaş ve satılmış medya, Atatürk’ün boynuna Bebek Katili’nin posterinin asılmasını normal bir vakıa olarak değerlendiriyor. İçine düştüğümüz bu garabetin ebatlarını havsalam bir türlü almıyor.

Anlaşılan biz kulların bu kötü gidişe dur demeye gücü yetmeyecek. İnşallah, Rabbim bu gidişe tez zamanda dur der ve kahhar kılıcı ile bu hainlere layık oldukları cezayı verir.

Muhabbetle kalın…CC

http://www.cahitcan.com